Biliyorsunuz neredeyse mart ayının başından beri tüm dünya "koronavirüsten" dolayı ilginç ve zor bir süreçten geçiyor. Bu sürecin en başından itibaren herkes gibi ben de çok fazla düşündüm, uzun bir süre neler olup bittiğini aklım almadı, ailem ve sevdiklerim için çok endişelendim, üzüldüm, ağladım, kafa karışıklıkları yaşadım, tanıdığım bazı insanlara ne yazık ki virüs bulaştı... derken gerçekten çok zorlandım ve hala da zorlanıyorum.
Çevremde bazı insanlar en başından beri sanki hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam etti, bazıları "bu süreci bir fırsata çevirmeliyim" diye düşünerek aralıksız yüksek lisans başvuruları yaptı, CV'lerini düzenledi, KPSS-ALES-YDS... çalışmaya devam etti ve bu durum bana kendimi zaman zaman daha da kötü ve yetersiz hissettirdi. Herkes evde olduğu zamanı bu kadar verimli geçiriyorken ben hiçbir şey yapamıyorum diye düşünüp daha da üzüldüm.
Bu kadar enteresan ve belki de ömrüm boyunca bir daha karşılaşmayacağım (inşallah karşılaşmayız) bir sürecin içerisinden geçerken ben de neler deneyimlediğimi, neler hissettiğimi blogda kayıt altına almak ve belki de seneler sonra açıp okuduğumda bu günleri hatırlamak istedim. İşte bu yazıyı bu nedenle yazıyorum.
Daha önce hiç bahsetmiş miydim hatırlamıyorum ama 2019'un son gününde İstanbul'da ablamla beraber eve çıktım ve her şey çok hızlı oldu. Benim için çok stresli bir süreçti çünkü başlangıçta İstanbul'da yalnızdım ve taşınırken 2 arkadaşım dışında çevremde bana yardımcı olabilecek kimse yoktu. Daha ilk geceden ev sahibimle tartıştım, evle ilgili bir sürü sorun çıktı. Ondan birkaç hafta öncesinde 1 senedir part time olarak çalıştığım işimden ayrılmıştım ve o kararı almak da benim için zor olmuştu. Sonra zaten hepiniz biliyorsunuz; yangınlar, depremler... derken zaten benim gibi böyle olaylardan çabuk etkilenen kişiler için çok zor birkaç ay geçti.
Derken biz (ben ve ablam) bir şekilde yeni hayatımıza adapte olmaya başladık, ablam güzel bir yerde çok sevdiği bir işte çalışıyordu, ben birkaç tane öğrenciye özel ders vermeye ve para biriktirmeye başlamıştım. Kısacası her şey zor ama iyi gidiyordu. Sonra 11 Mart'ta birdenbire virüs haberi çıktı hatta ben o akşam Ataşehir'de ders verdiğim öğrencimin evinden çıkmış otobüs bekliyordum ve telefonu elime alınca annemden, ablamdan bir sürü mesaj gördüm. Aynı akşam insanlar birden marketlere hücum etti, her yerde birkaç saat içinde ne makarna ne ıslak mendil ne kolonya kaldı... Her şey o kadar hızlı oldu ki ne olduğunu bile anlamadık.
Normal şartlarda Mart'ın sonuna doğru benim vizelerim olacaktı, onlara çalışacaktım. Bu virüs haberi çıkınca ablam "Nisa, hemen bilet alıp Mersin'e dönelim, yoksa burada kalırız" dedi zaten arkasından da okullar 3 hafta tatil edildi.
Uçak biletini ancak 17 Mart akşamına bulabildik. 11 mart ve 17 mart arasında birdenbire vakalar arttı, insanlar tek tük maske takmaya başladı derken biz 17 Mart gecesi nihayet ailemizin yanına gelebildik ve zannediyorduk ki sadece 3 hafta kalacağız :) şu anda bu yazıyı hala ailemin evinden yazıyorum. :)
Yani anlayacağınız herkes gibi ben de olanlarla tamamen tepetaklak olmuş oldum, tüm düzenim değişti, bir anda öğrencilik hayatım bitti, İstanbul ile ilgili düşüncelerim tamamen değişti.
Eve geldiğimden beri 4-5 kez alışverişe gitmek haricinde neredeyse hiç evden çıkmadım. İstanbul'da -özellikle de yurtta kalırken- çok aktiftim, sürekli bir yerlerdeydim, karşıma çıkan her fırsatı değerlendiriyor, her gün bir sürü insanla tanışıyordum ve son 3.5 senem bu şekilde geçtiği için zannediyordum ki ben dışadönük bir insanım ve sürekli evde kalmak bana kafayı yedirtir. Halbuki hiç öyle bir şey olmadı biliyor musunuz, neredeyse karantinada olduğumu bile fark etmiyorum. Sadece yapmam gerekenler -ödevlerim, sınavlarım, sorumluluklarım...- biriktikçe çok bunalıyorum. Bir de tabi İstanbul'a giriş- çıkışlar açılınca gidip evi boşaltmamız ve bazı eşyalarımızı satıp kalanlarını Mersin'e getirmemiz gerekiyor. Bunu o kadar istemiyorum ki şu an anlatamam ama zaten 2 aydır boş bir ev için kira ödüyoruz ve artık bir an önce toparlanıp gelmek istiyorum. Ama tabi o kadar yol, valizler, eşyalar... ne olacak bilmiyorum.
Evde kaldığım ilk günler o kadar takıntılı şekilde temizlik yapıyordum ki uyandığım saniye itibarı ile başlıyordum. Artık ellerim acıyordu çamaşır suyundan, sürekli sabunla yıkamaktan. Şu anda o zamana göre çok çok daha iyiyim, sadece alışverişe falan gittiğimizde çok geriliyorum hala.
İlk günlerde zamanımın çoğu ev temizliğiyle falan geçiyordu çok uzun bir süre hiç ders çalışmadım, online dersler kaydediliyor nasılsa diye ikinci üçüncü dersten sonra hiçbirine girmedim, atkı örmeye başladım, ukulele aldım kendime onu öğreniyordum yavaş yavaş... Sonra hocaların ödev vermeye başlamasıyla zaten kafamı kaldıracak zamanım kalmadı. Ödev bir taraftan çok öğretici oluyor, en basit ödev için bile bir sürü makale okumam, yorumlamam gerekiyor ki İstanbul Üniversitesi pek ödev vermez, biz alışkın değildik yani ama tabi ki çok da stresli çünkü insan gerçekten sınava mı hazırlanacağını, virüse mi dertleneceğini, ödev mi yapacağını şaşırıyor. O yüzden evin içinde sürekli "yeter artık bıktım!" deyip sinir krizleri geçiriyorum :) Evdekiler bile takmaz oldu artık :)
Şimdi ne olacak o kadar bilmiyorum ki çok enteresan bir duyguymuş gerçekten. Mezun olacak mıyım? İstanbul'a nasıl gideceğim, gidip gelebilirsem her şey bitecek mi? Mezun olduktan sonra ne olacak...
Ve bu günlerde yaşadığım en büyük hayal kırıklığı da 6. sınıftan beri sürekli girmek ve başka çarem yokmuşçasına çabalamak zorunda olduğum sınavların hiçbir zaman bitmediği gerçeği ile yüzleşmek oldu. Çünkü SBS'ye hazırlandığım orta okul zamanlarımdan beri bir şekilde kendimi "Hadi Nisa, sabret şu sınav bir geçsin her şey güzel olacak" diye motive ediyorum. Evet, o sınavlar bitince bazı şeyler güzel oldu ama hiçbir zaman her şey güzel olmadı maalesef, hep bir adım sonrası daha vardı ve onu geçince bir adım daha bir adım daha... Ama bir taraftan da düşünüyorum, sınava hazırlanmak daha doğrusu bir hedef için var gücüyle çalışmak aslında zor olsa da insanı çok güzel oyalayan, zamanını anlamlı geçirmesini sağlayan bir şeymiş. Bu nedenle şu anda sınava hazırlanmak zorunda olanlar bu konuda şanslı bile olabilir.
Gerçekten çok tuhaf bir dönemden geçiyoruz... Bizim mahalleden senelerdir tanıdığım 60-70 yaşındaki amcalar teyzeleri sokakta maskeyle, eldivenle görünce hala "noluyo ya?" demekten alamıyorum kendimi.
Ama gerçekten de hem psikolojimiz hem fizyolojimizin hiç de alışkın olmadığı bir sürecin içindeyiz ve belki de seneler sonra bugünlere dair çoğu ayrıntıyı unutmuş olacağız. Ben unutmak istemiyorum. Şu anda, verimli zaman geçireyim illa ki bir şeyler yapayım diye de uğraşmıyorum çünkü gerçekten olmuyor artık, elimden geldiği kadarını yapmak üzere akışına bıraktım. Sadece istiyorum ki bu süreçte gördüğüm, duyduğum, öğrendiğim şeyler hayatımın geri kalanını şekillendirmek üzere olduğum şu dönemimde gerçekten işe yarasın ve doğru adımlar atmama yardım etsin.
Umarım herkesin ailesi, sevdikleri iyidir ve öyle olmaya da devam eder.
Kendinize çok iyi bakın :))
Nisanur El
Merhaba nasılsın, umarım iyisidir. Birşey sormak istiyorum sana. Umarım cevaplarsin.Seni 3 senedir takip ediyorum.Ve dediğin birşey vardı.İstanbul'a gitmeyi okumayı çok istiyordum diye.Bu son senendi zaten.4 yılın orda geçti nerdeyse.Peki o halde sorayım.Bu sene sınava girdin ve İstanbul psikolojiye puanın yetiyor diyelim. Gider miydin? Yani İstanbul da okumak sana pişmanlık getirdi mi? Ya da bir daha olsa bir daha yazarım mi diyorsun? Aslında bunu sormayı çok istiyordum.Bende Istanbul psikolojiyi düşünüyorum.Yani bu sene olmazsa bile bir sene daha hazırlanmak istiyorum.Orada okumayı çok istiyorum .Para konusu kalabalık olması konusu hep bildiğim,beni korkutan şeyler açıkçası.Ama çoğu şeye alıştığım gibi buna da alışırım diye düşünüyorum.Sen bu konu da neler düşünüyorsun? Cevaplamani bekliyor olacağım.😊
YanıtlaSilMerhaba :) çok iyiyim, teşekkür ederim, umarım sen de çok iyisindir.
SilTercih dönemimde en çok istediğim şey İstanbul'da okumaktı ve daha önce gezmek için bile gitmemiştim, henüz ne bursum vardı ne de KYK'nın çıkıp çıkmayacağı belliydi ve İstanbul'da hiçbir tanıdığım yoktu sen düşün :) Normal şartlarda benim gibi garantici bir insan sanırım asla böyle bir risk almazdı, o zaman nasıl cesaret ettim hala bilmiyorum :)) (üstelik ailemden de yalnızca ablam İstanbul'da okumamı istiyordu.) sanırım gerçekten de orada olmam ve bazı şeyleri tecrübe etmem gerekiyormuş.
Şimdi dönüp baktığımda asla pişman değilim. İstanbul'da o kadar çok şey deneyimledim ki pek çoğunu tahmin bile edemezdim lisedeyken. İstanbul'u hala çok seviyorum ve eğer uygun koşullar varsa okumak için muhteşem bir şehir olduğunu düşünüyorum. Gerçekten hevesli olan ve hayalleri için uğraşan bir insanın pek çok şehirde bulamayacağı imkanlarla dolu, ama senin de dediğin gibi aynı oranda zorlukları da var elbette. İstanbul Üniversitesi Psikoloji bölümü özelinde konuşacak olursak da -bununla ilgili zaten daha önce çook kez düşüncelerimi paylaşmıştım.- ben İstanbul Üniversitesini de orada Psikoloji okumayı da çok sevdim 4 sene boyunca ve hala da çok seviyorum. Ama bunların tamamı kişisel, mesleki hedefler ve hem okuldan hem de şehirden beklentilerle alakalı. Yani sana "kesin olarak orada oku ya da okuma" demem mümkün değil maalesef. Yalnızca okulun eğitimini ve şehri kendi açımdan değerlendirdiğimde çok fazla negatif yönü de olmasına rağmen benim için pozitif tarafları her zaman bir tık daha ağır basıyordu ve bu nedenle hiçbir zaman pişmanlık duymadım diyebilirim.
Umarım kafamdakileri doğru aktarabilmişimdir :) Bu arada minimum riskle karar verebilmek için önerim, aklındaki üniversitelerin her birinde okuyan en az birkaç kişi ile konuşman ve onların da fikirlerini alman.
Şimdiden sınavında başarılar diliyorum, inşallah senin için en iyisi, en güzeli ne ise sonuç o şekilde olur :)
Çok teşekkür ederim. Fikirlerin açıkçası benim için önemliydi. Yani şöyle diyeyim. açıkçası 2 yıldan beri istediğim tek şehir İstanbul du senin gibi. Yani İstanbul psikoloji düşünüyordum zaten. işte ailem zorluklarından bahsettiler ve hâlâ bahsediyorlar açıkçası. Hem İstanbul konusunda hem psikoloji konusunda çok sıcak bakmıyorlar gibi. Ama dedikleri tek şey;sen hangi bölümde şehirde mutluysan bizde mutluyuz oldu. Yani dediğim gibi vazgeçicegimi sanmıyorum. Mezun olduktan sonra direk elinde hazır işte olmuyor. Sanırım istek azim şart her meslekte olduğu gibi.hayirlisi olur hepimiz için. Ve ben birşey daha söylemek istemiştim açıkçası.soyleki orayı gerçekten istiyorum ama suanki netlerimle İstanbul psikoloji nin gelmesi hayal gibi birşey benim için. Çok Zor yani. Şuan pişmanlık yaşıyorum daha çok çalışmadığım için zaten. hâlâ çalışmaya devam ediyorum ama olmayacağını da biliyorum. Realist bakıyorum durumuma.mezuna kalmayı düşünüyorum açıkçası ama tâbi sonuçlar gelince tamamen netleşsin istiyorum.Bir sene daha kalıp çalışmak istiyorum ve kendime güvenim bu konuda tam.Bu sene benim için çok verimli geçmedi zaten.Malum virüs, konu değişiklikleri, sınav tarihî derken çok yıprandım. Ama hiçbir zaman pes etmedim tâbi.yani mezuna kalırsam saha iyi yapacağımı oranin olacağını düşünüyorum İnşallah.Ama şöyleki annem Bir sene daha yıpranmami istemiyor.Pdr de düşünebilirsin diyor.seneye çalışmazsin ders falan.yani hedefim istediğim yer belli diyorum ona. Ama öyle düşünmüyor işte.Biliyorum mezuna kalırsam yine destek olurlar biliyorum özellikle annemin çok destek olacağini.Ama bilmiyorum işte.Ne yapmam ne düşünmem gerektiğini. peki soralım şimdi.( Ben böyle sen olsan napardin diye çok sorarım da yanlış anlama lütfen 😊) Sen olsa peki ne yapardın? Yazmani bekliyorum Nisa abla. Çok uzun yazdım kusura bakma ama ne seninde ne düşündüğünü merak ediyorum.Umarim cevaplarsin.Saglicakla kal.
YanıtlaSilÖncelikle şunu söyleyebilirim ki mezuna kalmak sınava hazırlanan bir öğrenci için her zaman kenarda duran bir seçenek ama bana kalırsa sınava 1 gün bile kalmış olsa sanki böyle bir seçenek yokmuş gibi çalışmak en iyisi. Bu nedenle benim önerim henüz 1 ay varken her gün elinden geldiği kadar çalışman ve mezuna kalıp kalmama ihtimalini sınav sonrasında düşünmek üzere bir kenara bırakman ki potansiyelini ortaya koyacak şekilde çalışabilesin.
YanıtlaSilPsikoloji ve PDR bölümlerinin eğitim sürecinde ortak özellikleri olduğu gibi birbirinden tamamen ayrışan çok fazla yönü de var. Burada da en önemli şey senin ne hedeflediğin ve üniversite sonrasında nasıl bir yoldan gitmek istediğin. Eğer Klinik alanda ilerlemek istiyorsan ve yüksek lisans yapma imkanın da olacaksa PDR bitirip sonrasında Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programına kabul edilmen durumunda bu alanda ilerleyebilir ya da Psikolojik Danışmanlık yapabilirsin ancak örneğin Endüstriyel Psikoloji alanında bir kariyer hedefin varsa PDR çıkışlı olup bu alana yönelmen çok daha zor olabilir. Bunları çok iyi düşünmen ve analiz etmen gerekir.
Buradan sonraki kısımda benim "şahsi" fikrimi sorduğun için tamamen kişisel bir yorum yapıyorum ve kesinlikle öneride bulunmak amacıyla değil sadece sorduğun için yazıyorum onu söylemiş olayım :)
Sınava hazırlandığım senede (2016) olsaydım ve eğer sınav sonucum istediğim gibi gelmemiş olsaydı o zaman ki düşüncem kesinlikle mezuna kalarak sınava yeniden hazırlanmak olurdu ki zaten eğer istediğim yer gelmeseydi öyle yapmayı da planlamıştım ama "şu anda (2020'de)" sınava hazırlanıyor olsam sanırım böyle yapmazdım. Çünkü özellikle de içinde bulunduğumuz süreç çok enteresan bir değişim süreci ve her şeyde olduğu gibi eğitimde de çok köklü değişiklikler yaşanıyor. Bunun bize tam olarak ne getireceğini ya da bizi nelerin beklediğini elbette bilmiyoruz ama şu bir gerçek ki online şekilde çok kaliteli içeriklere ulaşmak, kendini çeşitli konularda geliştirmek ve pek çok alanda farklı perspektifler kazanmak mümkün. Bu nedenle sanırım değerlendirmem bu yönde olurdu ve geleceğimi planlarken günün koşullarını çok iyi şekilde değerlendirerek karar vermeye çalışırdım.
Dediğim gibi bu tamamen benim kişisel görüşüm ve asla seni yönlendirmemeli, yalnızca ben değil hiç kimsenin düşüncesi seni yönlendirmemeli. Sınava hazırlanırken en önemli şey kendini iyi tanımak ve kendine net bir hedef belirlemiş olmak, eğer bunu çözersen emin ol kafanda başka hiçbir soru işareti kalmadan yolunu bulacak ve çok güzel deneyimler elde edeceksindir.
Umarım her şey çok güzel olur senin için, kendine iyi bak :)
Nisa merhaba mail adresine acil bakar mısın çok önemli
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim gerçekten.soylediklerini de göz önünde bulunduracagım.Sadece bazen birşeye karar verdiğim zaman cevremdekilere çok kulak asmiyorum ne yazikki.Hayattan beklentilerim,hayallerim sevdiklerimle aynı olmayabiliyor.Sanirim Orta noktayı bulmak en iyisi.Elimden geleni yapmaya devam edip sonuçlar açıklandıktan sonra mezuna kalıp kalmamaya karar veriyorum dediğin gibi.Daha sınava girmeden böyle bir karar vermek yanlış olur benim için.Tekrardan teşekürler ederim cevapladigin için.Umarim birgün yüzyüze de konuşuruz.Bunu gerçekten çok isterim.Seninde hakkında hayırlısı olması dileğiyle.Kendine iyi bak.😊
YanıtlaSil