Ana içeriğe atla

#İTALYA ANILARIM | Nasıl Para Vermeden Yurt Dışına Gidiyorum ?


" Merhabalarr :))

Şu anda Ukrayna-Kiev Borispol Havalimanından yazıyorum.
Telefonumdan internete bağlanamadım maalesef ama  şimdilik bilgisayardan bağlanabildim.

Size neler oldu bitti, neden buradayım, nasıl gidiyorum, yalnız yurt dışına çıkmak nasıl bir şey... her şeyi tüm ayrıntılarıyla anlatıyorum, hazır mısınız ?

Geçtiğimiz Cuma akşamı tam da yurtta oturmuş, "of ya vizeler de geliyor, evi de özledim ama daha yeni geldim, eve gidemem,  hava da kötü dışarı mı çıksam ? ama yok ya şimdi çıkarsam bu havada gereksiz yere bir sürü para harcarım... gibi düşünceler aklımdan geçerken telefonuma bir mesaj geldi;
Estonya'daki projede grup liderimiz olan Selin'in mesajını gördüm ; 
Nisa müsaitsen beni bi arayabilir misin ? yazmış.
Ben de aradım tabiki :)
Selin bana "Nisa İtalya'ya gitmek ister misin ?" diye sordu, projeden bahsetti ve 4 gün sonraki proje için Türkiye'den vize sıkıntısı olmayan bir katılımcı aradıklarını söyledi. Ben de "tabi ki de gelirim, gelmem mi hiç" dedim (olacaklardan habersiz bir şekilde 😅) İtalya’da  projeyi düzenleyen kuruluş olan La Fenice ile yazıştık, konuştuk ve gidişim kesinleşti.
Estonya’ya nasıl gittiğimle ilgili ayrıntılı bir yazı yazmıştım, orada TOG aracılığı ile katıldığım bir Erasmus + projesi olduğundan, ne için gittiğimden, nasıl başvuru yaptığımdan ve masraflarımın kim tarafından karşılandığından bol bol bahsettim size (buradan yazıya ulaşabilirsinizbu proje de YEU (Youth for Exchange and Understanding ) tarafından düzenlenen bir Erasmus + projesi.
Konusu daha doğrusu, ismi de "Intercultural Learning And Beyond.(i-LAB)"

Projede 16 farklı ülkeden 30’dan fazla katılımcı olacak ve “farklı kültürlerden insanlar olarak kültürlerarası öğrenme temelinde” (en iyi şekilde böyle açıklayabiliyorum :)) çeşitli aktiviteler düzenleyeceğiz.
Yaptığımız etkinlikleri ayrıntılı şekilde yazının ilerleyen kısımlarınd zaten sizinle paylaşıyor olacağım.
Şimdi en baştan, sanki yanımda siz varmışsınız da beraber Atatürk Havalimanından çıkıp Tortona’ya kalacağım hostele varana kadar neler yaşadığımı, kimlerle tanıştığımı, başıma neler geldiğini -hatırladığım kadarıyla- tek tek anlatacağım.

Hadi gelin beraber 10 günlük Ukrayna aktarmalı bir İtalya yolculuğuna çıkalım; "

... diye başlamıştım bu yazıya 13 Mart 2018 gecesi Ukrayna'da havaalanındayken ama aradan biraz zaman geçti, çok fazla şey yaptım geri geldiğimden beri ve şu anda bu yazıyı tekrardan ele alıp sizinle birlikte bir kez daha çıkacağız yolculuğa :)))

O zaman hazırsanız en baştan başlıyorum anlatmaya ama şimdiden söyleyeyim, benim için yalnız başıma bir şeyler başarabilmek, kendi ayaklarım üzerinde durabildiğimi hissetmek adına çok önemli bir adım olan bu hikayem biraz uzun sürecek, o yüzden bence şöyle boş bir vaktinizdeyseniz hatta en güzeli yatağa uzanmış kulağınızda da kulaklığınız takılı bir vaziyetteyseniz, yazıdan keyif alacağınızı düşünüyorum :)) ;

Haberi aldıktan sonra çok çok çok sevindim, çünkü açıkçası Estonya'dan bu kadar kısa sonra tekrardan böyle bir şans elde etmeyi (hem de İtalya gibi bir ülkede) beklemiyordum. Ama şunu da çok net söyleyebilirim ki sevindiğimin bir 10 katı kadar korkmuşumdur, hemen sebeplerimi sıralamak istiyorum sizlere;
İlk kez tamamen tek başıma yurt dışına hem de Milano gibi bir şehre gidiyordum ve sadece 4 gün sonraydı (ne uçak biletim vardı ne eşyalarımı hazırlanmıştım ne sigorta yaptırmıştım ne ailemin haberi vardı .... en önemlisi de psikolojik olarak kendimi hazırlayacak zamanım olmadı)
her şey projeden 4-5 gün önce belli olduğu için de İstanbul-Milano arası direkt uçuşlar 3.000 tl'den başlıyordu bu yüzden benim de gidiş-dönüş Ukrayna aktarmalı bilet almam ve 13 Mart gecesi Ukrayna'da kalmam gerekiyordu.

Yani yukarıdaki tüm bu karmaşayı tek cümlede özetlemem gerekirse "aşırı aşırı aşırı stres oldum ve acaba vaz mı geçsem, böyle bir strese tek başıma girebilir miyim? diye çok düşündüm.
Bu noktada iki tane insana çooook teşekkür etmem gerekiyor;
Bir tanesi tabiki de sayesinde projede yer aldığım ve uçak biletinden Milano'da uçaktan inip ne yapacağımı bana adım adım anlatan, tüm saçma sorularıma bıkmadan cevap veren canımm proje liderim Selin (Estonya'dan)💖💖💖
Diğeri de her konuda olduğu gibi yine bana sonsuz güvenip her arayıp "ya acaba vaz mı geçsem, gitmesem mi?" diye sızlandığımda lafı ağzıma tıkıştırıp "saçmalama ! sen yaparsın orada yapayalnız kalacağını bilsen, zorlanacağını bilsen bile kesinlikle gitmelisin" diyerek bana benden daha çok güvenen canım canım canım ablam 💙💙💙 (Neyse burayı ödül töreni-teşekkür konuşmasına çevirmeden devam ediyor, hepinizi çok seviyorum 💛😅)

Ukrayna'dan Milano'ya

Gidiş ve dönüşlerimdeki tüm uçuşlarda Ukrain International Airlines'ı kullandım, memnun muydum? yani bir THY değildi ama en azından ucuzdu :)) o yüzden çok bir şikayetim yok, yine de bu firma yerine başka seçeneğiniz varsa onları değerlendirin derim. (Ha bu arada unutmadan ekleyeyim, benim dönüş uçuşlarımda ücretsiz bagaj hakkım yoktu, bu yüzden 5 kg.lık el bagajı ve sırt çantam ile gidip geldim, 10 gün için gayet yeterli oldular.)

Atatürk Havalimanı'nda İstanbul-Kiev uçağını beklerken Ukrayna'da işletmeci olan bir Türk'le tanıştım, ona transfer yolcuların yapması gerekenleri vs. sordum ama zaten çok karışık değilmiş (eğer siz de ilk kez aktarmalı uçacaksanız ve benim gibi telaşlıysanız hiç korkmayın, sadece tabelaları takip etseniz bile yeter.)

Sonrasında ilk olarak Ukrayna'ya gitmek üzere uçağa bindim, yanımda 10-12 yaşlarında iki kardeş oturuyordu, arkamızda da anne babaları ve diğer kardeşleri.
Ukrayna'ya gelmek üzereyken onlarla sohbet etmeye başladık, Mısırlı bir aileymiş ve şu anda Polonya'da yaşıyorlarmış, İstanbul'a da gezmek için birkaç haftalığına gelmişler,onların da aktarmalı olarak gideceğini duyunca çok sevindim ve Hana'ya (en büyük çocukları) dedim ki "tamamdır o zaman ben uçaktan inince sizi takip edeceğim, aynı yerden gideriz, o da annesine söyledi ve anlaştık ama ben uçaktan inerken kalabalığın arasında onları kaybettim. Havalimanına girince bir telaş etrafıma baktım, Transfer Desk'i buldum, görevlilere sordum vs. derken ertesi günkü uçuşumun olacağı kapının katına çıktım.
Orada tesadüfen Hana ve ailesiyle tekrar karşılaştım, uçuşlarına 1-2 saat vardı ve biz de biraz onlarla oturup sohbet ettik. Anne ve babası çok fazla İngilizce bilmiyorlardı ama Hana ve kardeşleri Polonya'da İngilizce eğitim veren bir okula gittikleri için benden daha akıcı İngilizceleri vardı :))
Onlarla beklerken bana İstanbul'dan aldıkları hatıraları gösterdiler, benimle yemeklerini paylaştılar, beraber fotoğraf çekildik, birbirimize hatıra yazılar bile yazdık :)) hatta ne oldu biliyor musunuz geçenlerde Hana bana WhatsApp'tan mesaj attı ve tekrar konuştuk.



Bu noktada şunu eklemek istiyorum,
Ben bu seyahate eğer yalnız değil de bir arkadaşımla birlikte gidiyor olsaydım çok büyük bir ihtimalle bu tatlı Mısırlı aileyle tanışmayacak, hikayelerini dinleyemeyecektim. Yalnız başına bir şeyler yapmak (illa ki yurt dışında olması gerekmiyor kendi şehrinizde bile olabilir) insanın etrafındaki fırsatları daha iyi görmesini sağlıyor, bu yüzden elinize bir fırsat geçerse, kadın olarak-erkek olarak hiç fark etmez,değerlendirmeyi ve kendinize bu şansı vermeyi deneyin derim.

Daha sonra Hana'ların uçuş saati geldi ve -çok üzücü ama- muhtemelen hayatımız boyunca tekrar yüz yüze görüşmemek üzere vedalaştık.(gerçi hayat bu, bu zamana kadar "muhtemelen olmaz" diye düşünüp de yaşadığım şeyler oldu, belki bu da olur :)) onlar gittikten sonra ben de biraz havalimanının içinde gezeyim, belki gece birkaç saat uyuyacak bir yer bulurum diye düşünüp gezintiye çıktım ve bu sayede ikinci havalimanı arkadaşımla da tanışmış oldum:

"Adanalı Berkay". Evet bu sefer bizim buralardan biri. Yürürken sağ taraftan birinin telefonda Türkçe konuştuğunu duydum, benim de bilgisayarımı şarj etmem gerekiyordu çünkü telefonumdan internete bağlanamayınca sürekli onu kullanmıştım. Berkay da prizin yanındaydı, ben de gidip taktım şarja bilgisayarımı ve biraz onun telefon konuşmasını dinledim, bir şeylerden şikayet ediyordu,telefonu kapatınca ona benim de Türk olduğumu vs. anlattım ve bu sayede tanıştık ve onun hikayesini öğrenmiş oldum;

Berkay yaklaşık olarak 12 saattir havalimanındaymış çünkü gezmek için geldiği Ukrayna'ya girişte yanında biraz fazla miktarda para getirdiği için sıkıntı yaşamış ve bir nevi mahsur kalmış,
Biz de birkaç saat onunla sohbet ettik, geri dönüşü için uçak biletlerine baktık vs. ( Bu arada ben de ilk defa yanında fazla miktarda para getirdiği için birinin ülkeye alınmadığını gördüm, demek ki dikkat etmek gerekiyor, neyse zaten ben uzunca bir süre böyle bir problem yaşayacağımı sanmıyorum😅)
Daha sonra ben uyuyacak bir yer bulmak için onun yanından ayrıldım, çünkü ertesi günkü uçağıma daha 8-9 saat vardı ve biraz uyumam gerekiyordu. İçeride dolanırken anne-bebek odası gibi bir şey görmüştüm birkaç yerde, ben de onun içine bir bakayım diye düşündüm, iyi ki de bakmışım çünkü bizdeki anne-bebek odalarından biraz daha farklıydı; içeride iki tane ikili koltuk, bir tane beşik, masa-sandalye hatta ocak vardı. Ben de dedim ki "Nisa fırsat bu fırsat burda uyuyabildiğin kadar uyu"
sırt çantamı ayağımın altına, el çantamı da başımın altına aldım ve orada birkaç saat uyudum, arada bir Ukraynalı yaşlı bir teyze gelip (temizlik görevlisiydi sanırım) sanki Ukraynalı olmadığım saçımdan başımdan belli olmuyormuş gibi :)) bana kendi dilinde bir şeyler söyleyip gidiyordu, ben de boş boş bakıyordum sadece yüzüne.:))

4- 5 saat uyuduğum anne-bebek odası :) karşıdaki koltuğa da bir ara başka bir yolcu gelip yatmıştı :))

Borispol Havalimanının içi.

Uyudum, uyandım (yaklaşık 3-4 saat uyumuşum) sonra bir gece önceki Mısırlı ailenin giderken bana bıraktıkları ve yanımda olanlarla kahvaltı yaptım, gidip uçağın hangi kapıdan kalkacağını öğrendim ve beklemeye başladım.
Hiç bilmediğim bir ülkede yalnız başımayken, hiç bilmediğim bir aile tarafından kahvaltı ederken içmem için bana verilen meyve suyu.
Hayatımda içtiğim en güzel ve anlamlı meyve suyuydu bence<3

Sonundaa, bana kalırsa tüm yoluluğun en sıkıcı kısmını atlatıp Milano uçağına bindim. Heyecanım arttıkça arttı, arttıkça arttı...Yanlış hatırlamıyorsa 2 ya da 3 saat sonra Malpensa Havalimanına indik, pasaport sırasına girdim ve ilk kez yalnız başıma pasaport sırasında olduğum için çok heyecanlıydım, bir aksilik çıkmayacağını bilmeme rağmen kendi kendime " ben şimdi ne yapacağım, ya içeri giremezsem ... " gibi saçma cümleler kurarak sıramı bekledim, 15-20 dk. sonra sıram geldi ve bence dünyanın en tatlı Pasaport Memuru'na denk geldim, adam bana ne için geldiğimi sordu, açıkladım (hatta elimdeki 15-20 sayfalık belge dosyasını inceleyebilirsiniz isterseniz dedim ama bu da Estonya'da olduğu gibi gerek duymadı) bir iki dakikanın sonunda da bana Türkçe teşekkür ederek pasaportumu teslim etti.:))

İçeri girer girmez hemen wifi bulup annemlere "içerdeyimmm, İtalyada'yımm" diye mesaj attığımı hatırlıyorum.

Sonra, daha önceden internetten Shuttle (beni Malpensa'dan Milano Merkez Tren İstasyonuna götürecek otobüs,bizdeki Havaş yani )bileti aldığım firmayı bulup onlara otobüsün yerini sordum, otobüse bindim ve Milano'ya doğru yola çıktık...
( Kullandığım Shuttle firmasının ismini, fiyatını yazının en sonundaki "Harcamalarım" kısmında bulabilirsiniz.)

Milano / İlk İzlenimlerim

Havalimanından Milano'nun merkezine gitmemiz yaklaşık 50 dakika sürdü.(Projenin yapılacağı yer Milano'dan yaklaşık 1 saat uzaklıktaki Tortona isimli bir şehir olduğu için trene binmem gerekiyordu.) Otobüs bizi tam Milano Centrale Stazione yani Milano Merkez İstasyonu'nun önünde bıraktı.
Milano Merkez İstasyonu

Tortona Treni.

Burası zaten çok meşhur ve İtalya'nın çoğu yerine giden trenlerin bulunduğu koskocaman, tarihi bir istasyon, belki daha önce bir yerlerde fotoğrafını görenleriniz olmuştur.

İstasyonun içinde çok ünlü markaların mağazaları, restoranlar, kitapçılar... var.
Benim havalimanındaki işim tahmin ettiğimden erken bittiği için istasyona yaklaşık 2-2.5 saat erken gelmiştim ve bu süre içerisinde İstasyon'da beklemektense biraz etrafı gezeyim diye düşündüm.

Açıkçası istasyonun yakın çevresinde çok fazla görülecek bir yer yok, hatta şöyle söyleyeyim size, istasyondan ana kapısından çıkıp sol tarafa doğru gidince çok sayıda mülteci, evsiz insan, ucuz lokantaların vs. olduğu bir cadde görüyorsunuz ve bence o taraf yalnız gezmek için hele ki benim gibi ilk kez gidiyorsanız pek güvenli değil.
Sağa döndüğünüzde ise tam aksine çok lüks restoranlar, oteller var. Açıkçası bana o kısım da hiç uygun olmadığı için en iyisi gidip istasyonun içindeki kitapçılara vs. bakayım diye düşünüp geri döndüm.
Orada bir şeyler yedim, birkaç tane kartpostal aldım ve trenin gelmesini beklemek için biletimi gösterip trenlerin olduğu kısma geçtim.(İstasyon iki kısımdan oluşuyor, bir alışveriş yapıp bekleyebileceğiniz kısım bir de sadece yolcuların geçebildiği trenlerin olduğu kısım.)

Tren geldi, bizdekilerden biraz değişik olarak bindiğim tren 2 katlıydı, ben de üst kata geçip boş bir yere oturdum ve birkaç kişiden yardım alıp ineceğim istasyonun yerini öğrendim.  Yaklaşık 1 saatin sonunda Tortona'daydım.

Tortona: Küçük Bir İtalyan Şehri


Tortona'ya vardığımda hava kararmıştı. İstasyon biraz karışık gözükünce ben de kalabalığı takip ederek alt geçit gibi bir yere ulaştım. Ama ne yaptığımı bilmediğim için birine sormaya karar verdim ve onun yardımıyla istasyonun girişini buldum. Sonra orada birkaç dakika beklerken beni almaya Hanaa geldi.( Hanaa İtalya'da doğmuş, büyümüş aslen Morocco'lu bir gönüllü. Hiçbir şekilde iletişim kurmadan, onca insanın içinde beni şak diye buldu, nasıl tanıdığını sorunca da "hissettim" dedi (nasıl yabancı duruyorsam artık :))

Hanaa ve bizi Hostel'e bırakan arkadaşı Giovanni ile beraber eşyalarımı bırakıp Youth Center'a yani tüm proje boyunca her gün sabah 8 ile gece 12 arasında bulunacağımız yere geçtik.
Orada diğer katılımcılarla tanıştık, akşam yemeği yedik ve birbirimizi daha yakından tanıyabilmek için bir sürü etkinlik yaptık.

Hosteldeki odamızdan çektiğim bir fotoğraf. ( oda arkadaşım Bulgaristan'dan gelen Valeria idi.)

İlk gün de dahil olmak üzere o kadar iyi organize edilmiş, her aşaması o kadar profesyonelce planlanmış bir projeydi ki 1 dakikamız bile boş geçmedi ve tüm katılımcıların muhakkak birbiriyle iletişim kurması sağlandı.( Bence bu çok önemli çünkü bu tarz etkinliklerde birbiriyle iki kelime konuşmadan ayrılan katılımcılar olabiliyor.)

Proje boyunca o kadar çok etkinlik yaptık, o kadar çok konu hakkında konuşup organizasyon ve sunum yaptık ki tek tek anlatırsam sayfalar sürer, bu yüzden ben de bol bol çektiğim fotoğraf ve videoların arasına minik minik yorumlar ekleyerek sizinle paylaşmak istiyorum, yani artık eğlenceli kısma geçiyoruz diyebilirim ;



Forum Tiyatro Deneyimimiz


İtalya'da ilk kez Forum Tiyatro deneyimleme şansı elde ettim. Projenin sonlarına doğru 7 kişilik grubumuzla birlikte 2 farklı İtalyan lisesinde ve Tortona Şehir Tiyatrosu'nda kendi yazdığımız kısa tiyatro oyunumuzu sergiledik.
Benim için çok güzel, farklı bir deneyimdi.



Azeri ve Yunanlı arkadaşlarımla kültürlerarası öğrenmeyi vurgulayan küçük bir tiyatro gösterisi de hazırlamıştık. 


Bir etkinlik sonrası değerlendirme konuşmamız esnasında.

Ukraynalı Anton ve Nelia ile birlikte kardeş ülkemiz Azerbaycan'ın bayrağı ile :))

Nataliaa'mm Estonya'da da bu projede de Yunanlılar hep en samimi, en içten olan grup oluyor ama Natalia'cığım samimiden de öte inşallah hayatım boyunca görüşeceğim bir arkadaşım oldu (hatta belki bu yaz Türkiye'ye gelir <3 )
Pacooo! tüm proje boyunca karakterini en çok beğendiğim, en şeker katılımcılardan bir tanesiydi, Ayrıca da ilk İspanyol arkadaşım olduğu için yeri hep bende çok ayrı olacak.
Biliyorum politik olaylar, tarih, önyargılar... Ülkece en çok önyargılı olduğumuz toplum Ermenilerdir herhalde. Benim de öyleydi ama her iki projmde de çok samimi, arkadaş canlısı, yakın coğrafyalarda yaşadığımız için pek çok benzerliğimiz bulunan Ermeniler tanıdım ve genelleme yapmanın, her bir insanı tanımadan bir toplumla ilgili genel yargılara varmanın ne kadar yanlış olduğunu öğrenmiş oldum. Maria'nın yeri de bende çok ayrı olacak, proje boyunca en iyi arkadaşlarımdan bir tanesi oldu <3

Antonn, saçına başına bakınca Ukraynalı olduğu hemen anlaşılıyor zaten değil mi? Kendisi Ukrayna'da Psikoloji okuyor ve mezun olup çok başarılı bir psikolog olmasına az kaldı. Umarım her zaman kendisi gibi temiz kalpli insanlar çıkar karşısına.

Boş Günümüz : Genova



Erasmus Plus projelerinde bir tam gününüz ( belki daha fazla) boş oluyor ve oralara kadar gitmişken gittiğiniz şehri, ülkeyi istediğiniz gibi gezmenize imkan tanıyorlar.

Estonya'dayken boş günümüzde tüm ekiple beraber Tartu'ya gidip orayı gezmiştik, İtalya'da ise gelişi ve gidişi zaten Milano'dan yapacağımız için boş olan günümüzde 4-5 tane İtalyan arkadaşımızı yanımıza alıp yaklaşık 20 kişi çok çok güzel bir İtalyan şehri olan Genova'ya gittik.

Ben Genova'ya bayıldım ! Yani Milano mu Genova mı deseniz kesinlikle Genova derim çünkü belki çok alakasız ama limanı, gezi tekneleri vs. bana Mersin'i çağrıştırdı ve çok sıcak bir şehir izlenimi verdi.

Genova'da yaklaşık yarım günümüz vardı ve oralı olan İtalyan arkadaşlarımız sayesinde görebileceğimiz her yeri gördük diye düşünüyorum.

Genova hakkında şunu söyleyeyim; ucuz bir şehirdi. Özellikle de Milano ile kıyaslayınca restoranları, hediyelik eşya dükkanları vs. çok daha uygun fiyatlı. Şehirde hem gezebileceğiniz fotoğraf çekilebileceğiniz tarihi ve turistik yerler, bol bol dar ara sokaklar, kiliseler var hem de Milano kadar olmasa da dünyaca ünlü lüks mağazaların olduğu yerler var. 

 Yani belki de bu kadar sevme sebebim tıpkı İstanbul gibi "herkese uygun" bir şehir izlenimi uyandırmasıydı ve kesinlikle çok keyifli vakit geçirdim, benim için çok güzel bir gündü.

Sadece şunu hatırlatmak istiyorum; İtalya güvenlik konusunda biraz Türkiye'ye benziyor yani büyük şehirleri  pek güvenli bir ülke değil diyebiliriz.
Estonya'da bir kadının gece dışarıda olmasının, ya da akşam saati sokakta tek başına yürüyor olmasının hiçbir riski yokken İtalyan arkadaşlarıma sorduğumda akşam belli bir saatten sonra yalnız bir kadının veya küçük grupların dışarıda olmasının burada güvenli olmadığını söylediler ki ben de hem Milano'da hem de Genova'da özellikle akşam saatlerinde sokaklarda çok fazla evsiz ve mülteci olduğunu, insanların bu durumdan rahatsızlık duyduklarını gözlemledim.
Yani bence, yalnız olmaktansa grup olarak gezilmesi daha güvenli olabilecek şehirlerden Genova.

Dönüş Yolu : Sabahın Köründe Milano !

Evettt, yoğun, yorucu ve çok farklı deneyimlerle geçen yaklaşık 10 günün sonunda artık dönüş zamanımız geldi ki birkaç gün daha kalmayı çok istememe rağmen bir sonraki hafta sınavlarım başladığı için yine apar topar İstanbul'a dönmek mecburiyetinde kaldım.

Neyse, biz de uçak saatleri yakın olan yaklaşık 10 kişi dedik ki projenin bittiği gün sabah erkenden Milano'ya gidelim, başta Duomo Di Milano Katedrali ve çevresi olmak üzere Milano'yu biraz daha görme şansımız olur.


Zaten benim dönüş uçağım yine Ukrayna üzerindendi ve bilmeden projedeki 2 tane Ukraynalı arkadaşımla aynı uçaktan bilet almışız, havaalanına da hep birlikte gideriz artık dedik.

Sabah 5'te uyanıp Tortona'dan Milano'ya giden trene bindik ve 6 gibi Milano'daydık. Bazı arkadaşlarımız valizleri büyük olunca Merkez İstasyonunda emanete bıraktılar ama benim bir sırt çantam bir de el çantam olduğu için bırakma gereği duymadım ve biz hep beraber Duomo Di Milano Katedrali'ne doğru yürümeye başladık.

Hava tahmin etttiğimizden çok çok daha soğuktu ve yaklaşık 1 saatlik yürüyüşün ardından Katedrale ulaştık. Katedralin çevresini daha önceden bilenleriniz vardır. Milano deyince hep gördüğümüz, fotoğraflardaki Furla'ların, Gucci'lerin olduğu meydan.

Eğer paranız varsa ve alışverişe gittiyseniz bence çok keyifli olur burada zaman geçirmek ama biz öyle yapmadığımız için sadece görebileceğimiz kadar yer görme amacıyla gezdik:))

Şunu söyleyebilirim ki Katedralin çevresinde bir yere oturup da insanları izlerseniz kendinizi gerçekten de çok ünlü bir markanın defilesini izliyor gibi hissedersiniz.
Özellikle de 40 yaş üstü erkekler başta olmak üzere herkes o kadar özenli ve kaliteli giyinmişti ki oradayken ilk kez, bu zamana kadar Milano deyince zihnimde canlanan yerde gibi hissettim kendimi. Neredeyse, tüm meydanda fularsız, şapkasız olan tek üçlü bizdik.



Ama Milano'da şu garipti ki bana ortası olmayan bir şehirmiş gibi geldi. Belki de çok detaylı gezmediğim içindir ama Merkez İstasyonunun bir tarafında aşırı sefil, evsiz ve mültecilerle dolu bir hayat varken diğer tarafı ve Katedral çevresi aksine aşırı pahalı ve insanı rahatsız eden bir lükse sahipti.

Birkaç saat dolaştıktan sonra tekrar istasyona döndük, arkadaşlarımızın valizlerini aldık ve Malpensa Havalimanına gitmek üzere shuttleımıza bindik.

 Milano'dan Ukrayna'ya Ukrayna'dan da İstanbula- cennet vatanımmma - döndüm derken saat zaten 12'yi bulmuştu ve uykusuzluk+açlık+yorgunlukla beraber kendimi yurda zor attım ve inanılmaz geçen bir 10 gün ve inanılmaz tecrübeler de bu şekilde sona ermiş oldu...

Ne kadar Para Harcadım?

Bana göre, bir seyahatin en önemli kısmı olan bütçe kısmına geldikk.
Tekrardan hatırlatmam gerekirse bu proje bir Erasmus + projesi olduğu için yemek+seyahat+konaklama giderlerimiz karşılandı ama seyahat için harcadığımız parayı almamız aylar süreceği için aslında kendimiz karşılıyormuşuz gibi bir şey oluyor. ( Estonya'nın uçak bileti parası hala yatmadı mesela. O yüzden eğer böyle bir projede katılımcı olmayı planlıyorsanız bütçe konusunu biraz uzun vadeli düşünmelisiniz.)

Bakalım ben toplamda ne kadar para harcamışım? Tüm giderlerimi en ince ayrıntısına kadar not etmeme rağmen ben de ilk kez şu anda toplu halde göreceğim, inşallah şok olmam :))
(Oradaki harcamalarımı € cinsinden yaptığım için o şekilde yazacağım çünkü ben İtalya'dayken euro 4.7 civarındaydı. )

  • Gidiş-dönüş Uçak Biletlerim: 844 ₺
  • Seyahat Sağlık Sigortam: 48 ₺
  • Atatürk Havalimanı Harcamalarım + Yurtdışı Çıkış Harç Pulu: 18 ₺
  • Malpensa - Milano Shuttle Biletlerim (Firma: Terravision): 14 €
  • Milano - Tortona Gidiş-Dönüş Tren Biletlerim: 14.60 €
  • Ukrayna/Borispol Havalimanı Harcamam: 4 €
  • Milano Yemek Masraflarım: 17.30 €
  • Toplam Market Alışverişlerim: 8.80 €
  • Toplam Hediyelik Eşya Alışverişim: 18.80 €
  • Tortona - Genova Tren Biletlerim: 14.20 €



İtalya ile ilgili şu anda aktarabileceklerim bu kadar arkadaşlar. İnşallah yazıyı keyifle okumuşsunuzdur ve yazarkenki heyecanımı size aktarabilmişimdir.
Benim için hazırlaması çok keyifli bir yazıydı, yazarken bir kez daha hatırlamış oldum anılarımı. 

Günlük yaşantımızda bir hafta-on gün çok kısa bir süre gibi geliyor bizlere, ben Erasmus + projeleri ile bir haftalık bir sürenin bile güzel organize edilip, dolu dolu geçirildiğinde bir insanın geri kalan tüm hayatını değiştirebilecek kadar değerli olduğunu gördüm.

Zamanımız sahip olduğumuz en değerli varlığımız, umarım hepimizin geri kalan tüm hayatı benim İtalya'daki bir haftam gibi yepyeni deneyimlerle, anılarla dolu şekilde geçer.

Hepinizi çok seviyorum, kendinize çok iyi bakın 💗 Sorularınız, yorumlarınız varsa aşağıya yazmayı unutmayın. 

Sonraki yazılarda görüşmek üzereee :))))

NİSANUR EL


DİĞER YAZILARIM








Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YURTTA KALACAKLAR İÇİN GEREKLİ EŞYALAR

Merhaba :) Sonunda şehir dışında okuyacak bir öğrencinin bilmesi gereken en önemli şeylerden olan "Yurt Valizinde Olması Gerekenler" yazısını yazabiliyorum.🙄 İnstagramdan  beni takip ediyorsanız belki biliyorsunuzdur, geçen hafta evde değildim, bu süreçte baya da uzun bir araba yolculuğu yaptım. Eve geldikten 2 gün sonra da İstanbul'a dönmem gerektiği için çok hızlı şekilde hazırlanmam gerekiyordu ve bu esnada mümkün olduğunca yanıma neler almam gerektiğini not etmeye çalıştım ki sizinle de buradan paylaşabileyim :) Eğer hâla üniversite valizinizi hazırlamadıysanız bu yazının yardımcı olabileceğini düşünüyorum. Hadi başlayalım o zamann💃 ⏩   Şahsi önerilerimi atlayıp doğrudan alınması gerekenler listesini okumak için yazının en sonuna gidebilirsiniz !  (Ama bence tamamını okuyun, çok güzel öneriler verdim çünkü 😂)⏪   1) KIYAFETLER ! "Tabi ki de yanımıza kıyafetlerimizi almamız lazım, bunu söylemene gerek mi var Nisa?" diyorsunuzdur eminim şu an

PSİKOLOJİ BÖLÜMÜNÜ NASIL KAZANDIM ?

Merhabaa 🙌 Beni instagramdan düzenli takip ediyor ve blogtaki yazılarımı okuyorsanız, geçen seneden beri üniversite sınavı&sınava hazırlık sürecim le ilgili bol bol paylaşım yaptığımı biliyorsunuzdur. Halihazırdaki paylaşımlarıma rağmen İnstagram'dan hala en çok gelen sorular  "Sınava Nasıl Çalıştın ? / Psikolojiyi Nasıl Kazandın ? " soruları. Bu nedenle, şu an da sınava hazırlananlar için bir kez daha sınava hazırlık sürecimle ilgili soruları yanıtlamak ve önemli gördüğüm noktaları ile " İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü "nü nasıl kazandığımı anlatmak istedim. Biliyorsunuz ki bu sene sınav sisteminde değişikliğe gidildi ve sizler ygs&lys formatından daha farklı bir sınav ile üniversiteye yerleşeceksiniz. Ben İstanbul Üniversitesi Psikoloji bölümüne ygs&lys sınavları ile yerleştiğim için bu yazıyı sınav sistemine pek girmeden, daha çok dersler üzerinde durarak yazmaya çalışacağım :) 🔼Bu yazımda diğerlerinden farklı olarak madde mad

PSİKOLOJİ BÖLÜMÜ MEZUNU NERELERDE ÇALIŞABİLİR ? / NE KADAR PARA KAZANABİLİR ?

Merhaba Herkesee 🙌🙌🙌 Aylardır yazmak istediğim ve sizin de en çok istediğiniz yazılardan birisi olan "Psikoloji mezunları nerelerde çalışabilir ? Ne kadar maaş alır ? " yazısını sonunda yazıyorum.💃 Bu konu çok merak edilen bir konu olmasının yanında maalesef net bilgiye kolay kolay ulaşılabilecek bir konu değil.Bunun sebebi de psikolojinin gerçekten çok geniş ve hemen hemen her alanla bağlantılı bir bilim dalı olması. Bence Psikoloji mezunu birinin nerelerde çalışabileceğinden önce "psikolojinin alt dallarını" şöyle bir hatırlayalım çünkü çalışma alanları doğrudan bununla ilgili. Psikolojinin Alt Dallarından Bazıları ; ➤Klinik Psikoloji ➤Gelişim Psikolojisi ➤Endüstri ve Örgüt Psikolojisi ➤Fizyolojik Psikoloji ➤Deneysel Psikoloji ➤Sosyal Psikoloji ➤Adli Psikoloji ➤Sağlık Psikolojisi ➤Trafik Psikolojisi ➤Spor Psikolojisi ... (Psikolojinin alt dallarıyla ilgili ayrıntılı bilgi için "PSİKOLOJİ BÖLÜMÜ HAKKINDA" isimli yazıma bakabilir