Merhaba :)
Biliyorum aylardır blogta yazı paylaşmadım, hatta instagram hesabımı da 3 hafta boyunca kapalı tuttum, imkanım olsa whatsapp'ı da silerdim ama ona cesaret edemiyorum maalesef çünkü her anlamda bağımlıyım.:)) Neyse konumuz bu değil, konumuz benim uzun süredir ortalarda olmayıp da geri dönüşümü, YKS öğrencilerine söylemek istediklerim olduğu için bu yazıyla yapıyor oluşum.
Aslında ortalarda olmadığım süre içerisinde bir yazı yazıp size nerelerde olduğumu "yine" neden sosyal medyadan uzaklaştığımı, neler yaptığımı oturup anlatmıştım ama sonra o yazıyı yayınlamaktan vazgeçtim, hala da taslaklarda duruyor. Hatta bunun dışında bir de Psikoloji bölümüyle ilgili yarım kalmış yazım var ama onu da bir türlü motive olup da tamamlayamadım.
Günlerdir zaman zaman yazı yazasım gelse de kendimi hep "önce yarım yazılarını tamamla" diye tutuyordum. Sonra da dedim ki "saçmalama Nisa, burası işyeri mi? okul mu? Burası senin alanın, canın ne istiyorsa onu yaz, onu paylaş!" bu yüzden de şimdi bu yazıyla buradayım işte :))
Biliyorsunuz 2016'dan beri, bir açıp bir kapatsam da instagram hesabım ve burası (blog) var. En başta her ikisini açma sebebim de sizinle üniversite sınavına hazırlık dönemimdeki tecrübelerimi paylaşmaktı ama sonra ben büyüdüm :)) aradan 3 sene geçti, bu 3 senede bir sürü yeni şey deneyimledim- yeni yerler gördüm- yeni insanlarla tanıştım... İster istemez de sınav sisteminden, üniversite sınavına hazırlık psikolojisinden uzaklaşmış oldum. Bu sürede sınavla tek bağlantım bana instagramdan mesaj atan ve arada mail yollayan sizlerdiniz ama açık konuşmak gerekirse yaklaşık 6-7 ay öncesine kadar YGS-LYS'den sonra gelen sınav sistemi ile ilgili zerre kadar bile bilgim yoktu.
Geçtiğimiz Aralık ayında da Kunduz App'te bir arkadaşım aracılığı ile çalışmaya başladım ve Kunduz'da yaptığım işlerden birisi de öğrencilerin sınavla ilgili sorularına yanıt vermekti -hala da öyle-bu nedenle de önce oturup kendi kendime nedir bu YKS diye detaylıca araştırdım, aylardır bir sürü öğrenciyle bu konuda konuşuyoruz, ekip olarak kendi aramızda da sınavla ilgili birçok konuyu tartışıyoruz... derken sistemi öğrendim ve sınava hazırlanan öğrencilerle birkaç sene sonra yeniden böyle iletişim kurmak bana kendi sınava hazırlık sürecimi hatırlattı :))
Eğer daha önceki paylaşımlarıma baktıysanız kendi sınava hazırlık dönemimle, tercihlerle, bölümümle... ilgili milyonlarca paylaşım yaptığımı biliyorsunuzdur :)) ama şu an -sınava birkaç gün kalmışken- sizinle yeniden- kendim olarak- içimden geldiği gibi konuşmak istedim çünkü biliyorum ki çoğunuz telaşlısınız, heyecanlısınız, korkuyorsunuz... Biliyorum, çünkü ben de öyleydim hatta eminim çoğunuzdan daha perişan haldeydim.
Daha önce bir yazımda bahsetmiştim size; YGS günü o kadar heyecanlıydım ki neredeyse sınav anında heyecandan bayılacaktım -cidden bayılacaktım- kendimi güç bela sakinleştirip sınavıma o şekilde devam ettim ve YGS'den elde ettiğim sonuçtan da asla memnun değildim zaten (YGS'de sıralamam 60 bin, LYS'de 7 bindi.)
Yazıyı okumayanlar için o günü bir kez daha özetleyeyim çünkü 3 sene geçmiş olmasına rağmen ben hala dün gibi hatırlıyorum;
Sınav sabahı zaten aşırı heyecanlıydım, bir önceki gece çok fazla uyuyamamıştım ama sabah tüm ev halkının saatlerini 50 defa kurduğum için saatinde uyandım, annemleri 1 saat öncesinden okulun önüne diktim ve okula geliş yolunda bile elimde ders notlarım vardı. Hatta okulun bahçesinde dahi hala notlar elimde geziyordum :)) stresin ilk işareti :))
Sonra yavaş yavaş öğrencileri içeri almaya başladılar, ben de annemle kapının önüne kadar gittim ama sürekli gülüyorum ortada komik bir şey varmış gibi :)) stresin ikinci işareti :)) sonra annemi öptüm bana dua et diye iyice tembihledim, girdim içeriye -zaten okulun bahçesi Yasin okuyan, dualar eden annelerle-anneannelerle... dolu oluyor o gün :))-
Çıktım sınıfımı buldum, suyumu sıraya bıraktım, sonra elimi yüzümü yıkamaya gittim. Koridorda, tuvalette falan hep önceden tanışıp da aynı okulda sınava giren, bu nedenle de birbiriyle sohbet eden ikili üçlü gruplar oluyor, çoğu da hep "ay nasıl heyecanlıyım, nasıl korkuyorum..." gibi olumsuz şeylerden bahsediyorlar, onların her birini de iyice dinleyip stresime stres katarak sınıfıma geri döndüm, sırama oturdum ve bir süre sonra da sınav başladı zaten.
Türkçe benim sınava hazırlık sürecinde hep en iyi dersimdi. Girdiğim hemen hemen her denemede Türkçeden en kötü 35/40 yapar, hatta 1-2 yanlış yaptığım denemelerde bile aşırı üzülürdüm. Ortalama olarak da 25 dakika gibi bir sürede çözerdim Türkçeyi.
Peki YGS'de ne oldu?
Ben sınava başladım, soruları okuyorum okuyorum anlamıyorum, ikinci okuma, üçüncü okuma derken ben daha Türkçe'deyken 45-50 dakika geçmişti bile... Zaten bunu gördüm; yavaştan bir ellerim titremeye, zihnimde "olmayacak, yapamayacağım, acaba mezuna mı bıraksam?.." düşünceleri toplanmaya başladı. Sonra başka derslere geçtim, o heyecanla onları da okuyamadım, sorunun yarısındayken başını unuttum... derken benim gözüm kararmaya, başım dönmeye... başladı. Ama o an düşündüğüm tek şey bayılırsam sınavımın iptal olacağı ve mezuna kalıp aynı şeyleri yeniden yaşamak zorunda kalacağım.
Sonra bıraktım kitapçığı, kapattım gözlerimi birkaç saniye ve içimden kendi kendime konuşmaya başladım "Nisa, şu anda kendini bırakırsan, vazgeçersen tüm emeklerin çöpe gidecek, kendi kendine yazık edeceksin. Sakinleşmeye çalış ve yalnızca elinden gelenin en iyisini yapıp şu kapıdan "ben elimden geleni yaptım." diyerek için rahat şekilde çık." dedim.
Sonrasında yavaş yavaş gözlerimi açtım, birkaç yudum su içtim ve yeniden sınavıma döndüm.
Kısa süre içinde ne oldu biliyor musunuz arkadaşlar? Türkçe'de az önce 2-3 kez okuyup da anlayamadığım soruların büyük bir kısmını ilk okuyuşumda anlayıp hızlı bir şekilde çözdüğümü, aslında gayet kolay sorular olduklarını fark ettim ve diğer bölümleri de aynı şekilde yapıp çıktım sınavdan.
Yaşadığım bu deneyimden sonra LYS'ye girene kadar -aradaki 3 ay boyunca- hep kendi kendime "sakin olacaksın, çünkü telaşlanman-stres yapman sana zarar vermekten başka bir işe yaramıyor." diye telkinde bulundum ve LYS sınavlarım YGS'ye göre çok daha rahat, stressiz ve iyi geçti. Üstelik ben LYS Matematik'te neredeyse hiç Türev-İntegral bile çözmemiş insanım, gerçekten iyi bildiğim konuların sorularına iyi odaklanıp onlarla açığımı kapatmaya çalıştım, işe de yaradı :)).
Bana kalırsa bu hikayede ilk dikkat çeken şey, bir insanın ortada hiçbir şey yokken kendi kendini sadece düşünceleriyle strese sokup da bayılacak seviyeye getirebiliyor olması, diğeri de yine aynı insanın sadece düşünceleri ve kendini sakinleştirmesiyle potansiyelini çok daha iyi ortaya koyup istediği şehirde, istediği bölümde okuyor olması.
Sınav günü başınıza her şey gelebilir. Sıranızın ayağı sallanıyor olabilir, sınav salonu soğuk-sıcak olabilir, sınıfınızdan birisi sınavın ortasında ağlamaya başlayabilir, başınızdaki gözetmen öğrencilerden nefret eden ve psikolojik sorunları olan birisi çıkabilir... Bunların hiçbiri olmayabilir de. Daha bu sabah dedesini aniden kaybeden ve 4 gün sonra sınava girecek olan bir öğrenciyle konuştum. Yani hayat bu, ne zaman ne olacağını önceden kestiremiyoruz.
Geçen hafta kendimi dünyanın en şanslı insanı gibi hissederken dün yurtta "neden tüm kötü şeyler benim başıma geliyor ki?" diye söylenerek kendi kendime ağlayabileceğim sakin bir yer arıyordum :)). Bu dünya böyle belirsizliklerle dolu bir yer maalesef.
Ama emin olun, her şeyi belirleyen bizim bakış açımız ve yaşadığımız deneyimleri algılama şeklimiz. Evet, eğer sınava girdiğiniz salon olması gerektiğinden daha soğuk olursa ve siz bu durumu sınav esnasında başınızdaki gözetmene uygun bir dille söylemek yerine sınav boyunca donup sınavdan çıkınca da "nasıl geçti?" diye soran-yılda iki kez görüştüğünüz eniştenize "of sorma enişte ya Allah'ın belaları bir klima açmışlar, dondum- hiçbir şey yapamadım." derseniz olan kime olur? O gözetmene mi? Klimanın derecesini ayarlayan hizmetli personele mi? Eniştenize mi?
Ben söyleyeyim, sadece SİZE olur.
Çünkü insanların sizin sınav anında yaşadığınız stres de aksilikler de zerre kadar umurunda olmayacak. Herkes yalnızca sonuca odaklanıp onu duymak isteyecek sizden, sonuç ne olursa olsun 3 gün içinde onu da unutacaklar zaten.
Bu nedenle sakın ha "ona buna ne diyeceğim? Anamın babamın yüzüne nasıl bakacağım? Komşu Nurdan Teyzenin küçümsemelerine nasıl dayanacağım?.. diye düşünüp bunları sınav esnasında kafanıza takmak gibi bir hata yapmayın. Önceliğiniz her zaman "Ben ne olacağım? Buradan çıktıktan sonra ben ne hissedeceğim?" diye düşünmek olsun ve buna göre hareket edip sakinliğinizi korumaya çalışın.
Yapılması gereken tek şey kendini kandırmadan, gönül rahatlığıyla "ben elimden geleni yaptım" diyebilmek. Bunu diyebilmenin huzuru, güveni hiçbir şeyde yok. Bu nedenle kendinize karşı dürüst olup elinizden gelenin en iyisini yapmadan o sınav salonunu terk etmeyin n'olur.🙏
Burada size boş boş gaz veriyormuş- sadece motive olun diye konuşuyormuş gibi görünmek istemiyorum ama gerçekten isterseniz yaparsınız arkadaşlar, imkansız bir şey- bir felaket değil bu. Yalnızca sınav.
Eğer bu sınav için bugüne kadar doğru düzgün 1 saat bile masa başında oturduysanız, bir şeylerden fedakarlık ettiyseniz, az uyuduysanız... sınav sonucunda da bunun karşılığını istemek en doğal hakkınız ama bunu size kimse altın tepside sunmayacak, kendi kendinize- sakinliğinizi koruyarak ve kendinize inanarak elde edeceksiniz.💪
Uzun zamandır çabalıyorsunuz ve inşallah birkaç gün sonra hayatınızda çok güzel, yepyeni bir dönem başlayacak. Yalnızca çok az daha sabredin ve amacınız ELİNİZDEN GELENİN EN İYİSİNİ YAPMAK olduğunu asla unutmayın.
Sizi gerçekten çok seviyorum ve sınavdan sonra bana yazacağınız mesajları sabırsızlıkla bekliyorum.💓
Kendinize çok iyi bakın💙
Nisanur El
Yazıyı beğendiyseniz ve faydalı olduğunu düşünüyorsanız, daha fazla insana ulaşabilmem için sol altta bulunan “paylaş” butonu ile sosyal medya hesaplarınızda paylaşabilir, “e postayla gönderme” butonu ile de yakınlarınıza mail ile yollayabilirsiniz. 😊
Yorumlar
Yorum Gönder