Ana içeriğe atla

ÖĞRENCİYKEN PARA BİRİKTİRME YOLLARI / NEDEN ARTIK DAHA AZ SATIN ALIYORUM?

Merhabaa :))

Bugün hepimizi ilgilendiren bir konudan bahsedeceğiz, konumuz "para".

Hepimizin her zaman paraya ihtiyacı var değil mi? Hele ki biz öğrencilerin çok daha fazla ihtiyacı var. Özellikle de üniversiteyi şehir dışında okuyor ya da okumayı planlıyorsanız, tüm öğrencilik hayatınızın güzel geçmesine katkı sağlayacak ya da aksine sıkıntılı bir lisans hayatınızın olmasına neden olabilecek 2 temel etken var;
-Burs
-Kalacak Yer/ Yurt
Eğer bu ikisini iyi kötü bir şekilde halledebilirseniz hiç merak etmeyin, kişisel harcamalarınızı abartmadığınız sürece mis gibi bir üniversite hayatınız olur.

Ben size biraz kendi "para harcama ve sonrasında durumu fark edip kendime gelme, harcamalarımı kontrol etme hikayemden" bahsedeyim. Sonra da, öğrenciyken zaten azıcık olan paramızla nasıl birikim yapabileceğimizi konuşalım :))

Ben üniversite tercihlerimi yaparken büyük bir risk alarak hep İstanbul, Ankara, İzmir... gibi şehirleri yazmıştım. Risk diyorum, çünkü tercih döneminde henüz ne yurt çıkacağı belliydi ne de burs. Üstelik benim şöyle bir durumum vardı ki, benden önce hem ablam hem de abim yurt ve burs başvurusunda bulunmasına rağmen her ikisine de çıkmamıştı. Yani önümdeki örneklerden dolayı pek de umudum yoktu açıkçası.

Biraz zaman geçtikten sonra sonuçlar açıklandı ve İstanbul'u kazandığımı öğrendim. İstediğim okul ve bölüm olduğu için tabi ki çok sevindim ama bir taraftan da "ya yurt çıkmazsa" diye içim içimi yiyordu.
Neyse ki korktuğum başıma gelmedi de devlet yurdu çıktı.
Eğer İstanbul'da okuyorsanız ve devlet yurdu çıkmadıysa, özel yurtlara her ay için ortalama 700-800 TL. para ödemeniz gerekiyor (o da en iyi ihtimalle) bu yüzden, yurt probleminizi hallettikten sonra gerisini pek düşünmüyorsunuz. Ben de bu hataya düştüm :) ve bir taraftan burs başvurularımı sürdürürken diğer taraftan da büyük şehre gelmiş olmanın, 1 sene boyunca deli gibi ders çalışmaktan doğru düzgün AVM'ye bile gitmemenin acısını birkaç ay içinde İstanbul'da çıkardım.

İhtiyacım olmayan kıyafetler aldım, her "indirim" lafını duyduğum mağazaya koştum, yurtta ne zaman canım sıkılsa soluğu AVM'lerde aldım. O kadar düşüncesizce para harcıyordum, sorsanız "ne alıyordun?" diye, gerçekten cevap veremem. Bir de bende çok saçma olan "ona buna hediye alayım, özellikle de eve dönerken, eli boş gitmeyeyim" gibi dünyann en saçma düşüncesi vardı. Bak hatta aklıma geldi yine güldüm :))) ilk senemde eve dönerken anneme İstanbul'dan "duş perdesi" götürmüştüm arkadaşlar :)))) tamam hediye almak istiyorsan yine al ama neden "duş perdesi" değil mi? Sırf Mersin'de olmayan bir mağaza satıyor ve indirim var diye gidip koskocaman şeyi aldım götürdüm anneme. (gerçi şu an evde hala onu kullanıyorlar ama yine de ne gerek var değil mi? sanki bizim orada duş perdesi kalmadı.)
Bu sadece bir örnek, buna benzer o kadar saçma harcamalarım vardı ki anlatamam size.

Sonra gel zaman git zaman ben böyle devam ettim. Ama yurttaki yatağımın altını, çekmecelerimi, dolabımı görmeniz lazım. Her yerden eşya çıkıyor.
İnsan evindeyken ne kadar çok eşyası olursa olsun -hele ki minik minik ıvır zıvırlarsa- koca ev olduğu için gözüne batmıyor. Ama yurtta öyle değil. Sahip olduğunuz her şeyi sene sonunda maksimum 40-50 kiloluk bir valize sığdırmanız gerekiyor, bir de benim gibi eşyalarınızı okuduğunuz şehirde bırakacak kimseniz yoksa her seferinde tüm sahip olduklarınızı oradan oraya taşımak zorunda kalıyorsunuz ve bu durum bir süre sonra insanı inanılmaz konforsuz hissettiriyor.

Zaman benim için bu şekilde geldi geçti, her sene başında muhakkak eşyalarımın ağırlığına dayanamayan bir-iki valizimin tekerleri kırılıyordu.Bir sürü para verip onları tamir ettirmem gerekiyordu. Suçu da hep valizler de bulur, "ne kadar uyduruk mal yapıyorlar " diye şikayet ederdim. Halbuki dön de bir eşyalarının, asla kullanmamana rağmen para verip aldığın, bir de oradan oraya taşıdıklarının haline bak değil mi? Ama yok! Tabi ki de almam lazım çünkü ucuz, çünkü ihtiyacım var(!) çünkü tüm ailem, arkadaşlarım heyecanla "ya Nisa bi gelse de bize İstanbul'dan saçma sapan hediyeler getirse" diye yolumu gözlüyor.

Satın almak o kadar  ilginç bir şey ki bir şeylere sahip olmanın, "bize ait" bir şeyler olmasının mutluluk getirdiğine inanmak istiyoruz. Halbuki bu tamamen aldatmacadan ibaret.
Lütfen bu yazıyı okuduktan sonraki ilk alışverişinizin ödemesini yaparken kasa sırasındaki diğer insanlara bir bakın, hepsinin ne kadar mutsuz,bıkkın olduğunu göreceksiniz. Aslında tam tersi olması lazım değil mi? çünkü "indirim var, bu pantolona-o kazağa inanılmaz ihtiyacım var" diye hevesten ölüyorduk hepimiz mağazaya girerken, ama tüm o mutluluğumuz parasını ödeyip de "bizim" olduğuna ikna olana kadar.

Ailem tarafından bana yeni bir kıyafet alındığında mutlu olmadığım ilk anı o kadar net hatırlıyorum ki; 11 yaşındaydım, bir yakınımızı hastanede ziyaret etmiş, eve dönüyorduk. Sonra yol üzerindeki bir mağazaya girdik. Annem, ablam kendilerine bir şeyler almışlardı ve ben de sırf onlar aldı diye tutturmuştum "bana da bu kırmızı tişörtü alın, ben de bunu istiyorum" diye. Sonra onlar da sırf naz yapmayayım diye kabul ettiler. Ama dönüş yolunda huzursuz hissetmiştim kendimi, yeni bir kıyafetim olmuştu ama "mutlu" değildim.
O günden sonra da çok az şeye sahip olduktan sonra uykum kaçacak kadar mutlu olmuşumdur zaten. (maddi şeylerden bahsediyorum.)

Yani yok arkadaşlar; bütün o saçma sapan kıyafetlere, zaten aynısının 5 farklı tonuna sahip olduğumuz ojelere, sırf kapağı güzel diye aldığımız defterlere... aslında hiç ihtiyacımız yok, sadece "var" diye kendimizi kandırıyoruz.

Ben tüm bunlar üzerine düşünmeye ve bilinçlenmem gerektiğine karar verdiğimden beri ,yaklaşık 8-9 aydır, mümkün olduğunca alışveriş yapmamaya, hatta elimdeki gereksiz eşyaları benden daha fazla ihtiyacı olan kişilerle paylaşmaya çalışıyorum ve işte bu sayede de ailemden para almama gerek kalmadan karşıma güzel bir yurt dışı fırsatı çıktığında onu karşılayacak ya da illa ki bir şey satın almam gerektiğinde "daha kaliteli"sine para verebilecek imkanı bulabiliyorum.

Buna ister tasarruf , ister sadeleşmek , isterseniz de şu an çok popüler olan haliyle "minimalizm" deyin. İsmi her neyse kesinlikle alışveriş yaparken bulamadığınız huzuru size getirecek, bana getirdi:))
Keşke hep böyle şeyler popüler olsa, bunlar için yarışsak birbirimizle.:)))

Tabi ki her zaman olduğu gibi giriş kısmını asla olmaması gerektiği şekilde uzattım da uzattım, kendimden bahsetmeye başlayınca susamadım :))
Eğer hala buradaysanız geçiyorum "Öğrenciyken Başka Ne Şekillerde Gereksiz Para Harcamayıp Birikim Yapabileceğimize" kendimce aşağıdaki birkaç maddeyi oluşturdum;

  • Alışveriş yapmaya giderken mutlaka liste hazırlayın ve satın almanız gerekenleri aciliyetine göre sıralayın. Ben bunu yalnızca market alışverişine giderken değil, defter-kitap alacaksam da, kıyafet alacaksam da yapmaya çalışıyorum. Mesela diyelim ki siyah bir pantolona ihtiyacım var ama o kadar da acil değil, onu listeme ekliyorum ve alışveriş yapmaya gittiğimde "tam olarak içime sinmediyse" kendimi almak için zorlamıyorum. Böylelikle hem ne almanız gerektiğini biliyor ve ihtiyacınız olmayanların sizi yanıltmasına izin vermiyorsunuz hem de satın aldığınız şeyden kesin olarak emin olduğunuz için paranızı boşa harcamaktan kaçınmış oluyorsunuz.
  • İkinci el kullanmaktan, eşyalarınızı değiş-tokuş etmekten çekinmeyin. Bunu hayatınızın hangi alanlarında uygulayacağınız tamamen size kalmış. Kiminiz kişisel bakım ürünlerini paylaşmamakta hassasken kiminiz de başkasının kıyafetlerini giyemiyor olabilir. Böyle bir durumda elbetteki öncelikli olan sizin kendinizi "rahat" hissetmeniz. Mesela ben bunu özellikle de "kitap" konusunda uygulamaya çalışıyorum. Yurtta kaldığım için hem kitaplarımı koyacak yeterli alanım yok hem de belki 1 haftada okuyup hayatım boyunca bir daha elime almayacağım kitaplar var. Ben de bu kitaplarımı arkadaşlarımla değiş-tokuş etmeye, onlardan ödünç istemeye, okuduklarımı birilerine hediye etmeye ya da internetten uygun fiyata satmaya çalışıyorum. Bunun için bir sürü uygulama var, eminim siz benden daha iyi biliyorsunuzdur :) rahatlıkla onları kullanabilirsiniz.
  • Her gün her gün dışarıda yemek yemeyin. Eğer öğrenciyseniz, hele bir de yurtta kalıyorsanız eminim ki yurdun yemekleri annenizinkiler gibi değildir, bizim yurtta da öyle :) ama en azından ucuz ve dışarıya nazaran daha sağlıklı. Eğer öğlen yemek yemeniz gerekiyorsa her gün arkadaşlarınızla kafelere, fast food restoranlatına gitmektense haftada birkaç kez okulun yemekhanesinden yemeye çalışın ya da daha güzeli, kendiniz hazırlayın. Bu sayede tahmin ettiğinizden çok daha hızlı şekilde birikim yaptığınızı göreceksiniz.
  • Yukarıdaki maddeyle bağlantılı olarak; Ne olur sırf arkadaşlarınız gidiyor diye her gün zincir kafelere gidip bir kahveye 10 TL- 15 TL vermeyin arkadaşlar. Gerçekten yazık. Kendinize bir sorun, belki aslında o kadar kahve bile seven bir insan bile değilsiniz ama sırf okulun yakınında orası var, interneti iyi çekiyor ya da arkadaşlarınız oraya çağırıyor diye gidip öğrenci halinizle her gün 10-15 TL'nizi oralarda harcıyorsunuz. Çok seviyorsanız ve kahve içmek hayatınızın önemli bir parçasıysa bilemem tabi ama bu yazıyı okuyan her insanın öyle olmadığından adım gibi eminim. Ben yaklaşık 3 senedir alerjim olduğu için süt içemiyorum, bu nedenle zaten dışarıda nadiren kahve içerim ama senelerden beri, ailemden gelen bir Türk kahvesi bağımlılığım var, bıraksanız günde 5 tane 6 tane koca koca bardaklarda Türk kahvesi içebilirim. İstanbul'a ilk geldiğim zamanlarda neredeyse her gün dışarıda Türk kahvesine 7 TL-10 TL para veriyordum ve bunu bir haftaya bile vurduğunuzda inanılmaz bir harcama çıkıyor ortaya (neredeyse her gün kitap alabileceğim ya da 1 aylık Netflix aboneliği yapabileceğim parayı gidip 1 fincan kahveye veriyormuşum.) Sonra dedim ki bu böyle gitmez ve kendime bir kahve makinesi aldım, şimdi kendi kahvemi her gün kendim yapıyorum, hem çok daha ucuz hem de daha pratik.
  • Unutmayın siz hala öğrencisiniz, lüks yaşamak zorunda değilsiniz. Özellikle de büyük şehirlerde bu hataya o kadar çok düşen var ki... Arkadaşlar, bizler daha öğrenci olan ve kendi geliri olmayan- ekonomik olarak ailesine bağlı- insanlarız. Bütün kıyafetlerimiz en lüks mağazalardan, cep telefonlarımız en iyisinden, saçımızı kestirdiğimiz kuaför en pahalısından olmak zorunda değil. Olmasın da zaten. Böyle harcamalar yaparken ne olur anne-babanızı da düşünün. Tamam, hala okuduğunuz için sizi destekliyorlar ancak eğer siz normal şartlarda 5 tane alınabilecek parayı gidip de tek seferde bir tişörte veriyorsanız lütfen kendinizi bir sorgulayın. Zaten ileride kendi paranızı kazanmaya başlayacaksınız, o zaman istediğiniz yerden yer-içer-giyinirsiniz. Kendi kazanmadığınız parayla yapacaklarınızın bir sınırı olmalı diye düşünüyorum. (anne- babanız çok zenginse harcayın tabi ama öyle olsa bu yazıyı okuyor olmazdınız herhalde :))
  • Her çağrıldığınız yere gitmek zorunda değilsiniz. Eğer sizi iyi niyetle bir yerlere davet eden arkadaşlarınız varsa ne güzel, demek ki muhabbetinizi beğeniyorlar ama asıl önemli olan, sizin orada olmak isteyip istemediğiniz. Ben bu hatayı ilk senemde o kadar çok yaptım ki.. Birinin doğum gününe çağırıyorlardı sırf "hayır" dememek için hemen gidiyor, içmediğim kolanın masrafına ortak oluyordum. Bir yerde oturmaya çağırıyorlardı o an canım istemese bile gidip 1 bardak çaya 5-6 TL para veriyordum...(benimki yine iyi, nerelere nerelere gidip ne paralar veren arkadaşlarım var, her ayın sonunda da bursun asla yetmediğinden şikayet ediyorlar) Evet, ilk senelerinizde belki çevre edinmek, yeni insanlarla tanışmak için çok fazla ortama girip çıkmanız gerekiyor ama az önce de dediğim gibi, önemli olan sizin orada olmak isteyip istemediğiniz. Eğer bir ortamda kendinizi rahat hissetmeyeceğinizi biliyorsanız, birilerini kırmamak için orada olmak zorunda değilsiniz. Tek söylemeniz gereken "hayır, müsait değilim."
  • Mutlaka neye ne kadar para verdiğinizi bilin. Çok basit bir örnek vereceğim. Diyelim ki şampuana ihtiyacınız var ve aynı şampuanı satan 3 farklı yer biliyorsunuz, imkanınız varsa 3'ünün de fiyatlarına bakın, karşılaştırın ve hangisi daha mantıklıysa onu alın. Ya da diyelim ki kasada ödeme yaptıktan sonra sizden etikette yazandan ya da menüdekinden fazla para aldıklarını görürseniz sebebini sorun. Bunu asla bir-iki liranın peşine düşmek olarak düşünmeyin. Anne- babanız (ya da belki siz) o bir iki lirayı yatarak kazanmıyorsunuz. 
  • Müzelerin, sanat galerilerinin,seminerlerin... ücretsiz ziyaret günlerini takip etmeye çalışın. Bu liste içinde, belki de harcadığınız paraya en az üzüleceğiniz yer bence "müze, sinema, tiyatro, seminer..." gibi aktiviteler olmalı. Çünkü böyle etkinliklerin sonunda harcadığınız paradan çok daha fazla kazanım elde ediyor, parayla ölçülemeyecek deneyimler ediniyorsunuz. Ancak yine de imkanınız varsa bunların da ücretsiz ya da indirimli olduğu zamanları takip edin. Kabul edelim, biz öğrenciyiz ve zamandan bol bir şeyimiz yok. Yani eğer istersek, aynı müzeye ücretsiz olduğu günde de gidebilir ya da aynı filmi daha ucuz olan sinemada izleyebiliriz. (Küçük şehirlerde sinema olayı çoğunlukla AVM'lerde biliyorum, ama mesela İstanbul'da aynı filmi herhangi bir AVM'nin sinemasında 25 TL'ye izliyorken, Taksim'deki (ya da başka yerde) daha küçük bir sinemada 10 TL'ye izleyebiliyorsunuz. Bu da demek oluyor ki sadece gittiğiniz yeri bile değiştirerek ayda 1 film fazladan izleyebilirsiniz :))
  • Oda arkadaşlarınızla ortak alışveriş yapın. Bu madde yurtta kalanlar için. Eğer siz de benim gibi yurtta kalıyorsanız ve ütü, su ısıtıcısı gibi tek başınıza aldığınızda ekonomik olarak sizi zorlayabilecek gereçleri bildiğiniz-güvendiğiniz oda arkadaşlarınızla ortak alın. Zaten seneleriniz aynı odanın içinde geçiyor, haftada bir-iki kez kullanacağınız ütüyü de ortak alsanız hiçbir şey olmaz.
  • Son madde ise, "harcamalarınızı mutlaka yazın" arkadaşlar. Biliyorum bu zor bir şey çünkü insan aldığı her şeyi kalem kalem yazamıyor, aklına gelmiyor ya da önemsemiyor. Ama en azından 1 ay boyunca kendinizi buna zorlamaya çalışın. Yazmasanız bile 1 ay boyunca satın aldığınız her şeyin fişini bir kenarda toplayın ve ay sonunda toplamda ne kadar para harcadığınızı hesaplayın. Böylelikle hem kafanızda masraflarınıza dair somut bir şey oluşmuş olacak, hem de ne kadar gereksiz harcamalar yaptığınızı görüp bir sonraki ay daha dikkatli olmaya çalışacaksınız.

Şimdilik "birikim yapmak" ile alakalı söyleyeceklerim bu kadar. Yazıyı buraya kadar okuyan herkese tek tek çok teşekkür ediyorum. Eğer sizin de "gereksiz harcamalardan kaçınmak, para biriktirmek" ile ilgili verebileceğiniz öneriler varsa lütfen aşağıdaki yorumlara ya da instagramda ilgili postun altına yazın ki daha fazla insan bilinçlenebilsin.

Hepinizi Çok Seviyorum :)) Bir sonraki yazıda görüşmek üzeree :)))


DİĞER YAZILARIM;











Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YURTTA KALACAKLAR İÇİN GEREKLİ EŞYALAR

Merhaba :) Sonunda şehir dışında okuyacak bir öğrencinin bilmesi gereken en önemli şeylerden olan "Yurt Valizinde Olması Gerekenler" yazısını yazabiliyorum.🙄 İnstagramdan  beni takip ediyorsanız belki biliyorsunuzdur, geçen hafta evde değildim, bu süreçte baya da uzun bir araba yolculuğu yaptım. Eve geldikten 2 gün sonra da İstanbul'a dönmem gerektiği için çok hızlı şekilde hazırlanmam gerekiyordu ve bu esnada mümkün olduğunca yanıma neler almam gerektiğini not etmeye çalıştım ki sizinle de buradan paylaşabileyim :) Eğer hâla üniversite valizinizi hazırlamadıysanız bu yazının yardımcı olabileceğini düşünüyorum. Hadi başlayalım o zamann💃 ⏩   Şahsi önerilerimi atlayıp doğrudan alınması gerekenler listesini okumak için yazının en sonuna gidebilirsiniz !  (Ama bence tamamını okuyun, çok güzel öneriler verdim çünkü 😂)⏪   1) KIYAFETLER ! "Tabi ki de yanımıza kıyafetlerimizi almamız lazım, bunu söylemene gerek mi var Nisa?" diyorsunuzdur eminim şu an

PSİKOLOJİ BÖLÜMÜNÜ NASIL KAZANDIM ?

Merhabaa 🙌 Beni instagramdan düzenli takip ediyor ve blogtaki yazılarımı okuyorsanız, geçen seneden beri üniversite sınavı&sınava hazırlık sürecim le ilgili bol bol paylaşım yaptığımı biliyorsunuzdur. Halihazırdaki paylaşımlarıma rağmen İnstagram'dan hala en çok gelen sorular  "Sınava Nasıl Çalıştın ? / Psikolojiyi Nasıl Kazandın ? " soruları. Bu nedenle, şu an da sınava hazırlananlar için bir kez daha sınava hazırlık sürecimle ilgili soruları yanıtlamak ve önemli gördüğüm noktaları ile " İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü "nü nasıl kazandığımı anlatmak istedim. Biliyorsunuz ki bu sene sınav sisteminde değişikliğe gidildi ve sizler ygs&lys formatından daha farklı bir sınav ile üniversiteye yerleşeceksiniz. Ben İstanbul Üniversitesi Psikoloji bölümüne ygs&lys sınavları ile yerleştiğim için bu yazıyı sınav sistemine pek girmeden, daha çok dersler üzerinde durarak yazmaya çalışacağım :) 🔼Bu yazımda diğerlerinden farklı olarak madde mad

PSİKOLOJİ BÖLÜMÜ MEZUNU NERELERDE ÇALIŞABİLİR ? / NE KADAR PARA KAZANABİLİR ?

Merhaba Herkesee 🙌🙌🙌 Aylardır yazmak istediğim ve sizin de en çok istediğiniz yazılardan birisi olan "Psikoloji mezunları nerelerde çalışabilir ? Ne kadar maaş alır ? " yazısını sonunda yazıyorum.💃 Bu konu çok merak edilen bir konu olmasının yanında maalesef net bilgiye kolay kolay ulaşılabilecek bir konu değil.Bunun sebebi de psikolojinin gerçekten çok geniş ve hemen hemen her alanla bağlantılı bir bilim dalı olması. Bence Psikoloji mezunu birinin nerelerde çalışabileceğinden önce "psikolojinin alt dallarını" şöyle bir hatırlayalım çünkü çalışma alanları doğrudan bununla ilgili. Psikolojinin Alt Dallarından Bazıları ; ➤Klinik Psikoloji ➤Gelişim Psikolojisi ➤Endüstri ve Örgüt Psikolojisi ➤Fizyolojik Psikoloji ➤Deneysel Psikoloji ➤Sosyal Psikoloji ➤Adli Psikoloji ➤Sağlık Psikolojisi ➤Trafik Psikolojisi ➤Spor Psikolojisi ... (Psikolojinin alt dallarıyla ilgili ayrıntılı bilgi için "PSİKOLOJİ BÖLÜMÜ HAKKINDA" isimli yazıma bakabilir