Hayatımda en çok motivasyona ihtiyaç duyduğum sene 18 yaşındayken, üniversite sınavına hazırlandığım seneydi.
Psikolojik olarak o kadar zorlanıyor, kendimi o kadar yalnız hissediyordum ki size anlatamam.
Sınav tam anlamıyla "hayatımın merkezi" olmuştu. Sırf sınava daha rahat hazırlanabilmek için son sene pat diye okulumu değiştirdim, eski okulumdan neredeyse hiç kimseyle konuşmadım, 1 yıl boyunca annemlerle doğru düzgün dışarıya bile çıkmadım.
Hayatım, ev-okul-kütüphane arasında geçiyordu. Dizi izlemiyordum, belgesel izlemiyordum, kitap okumuyordum, etrafımdaki insanlara bile bakmıyordum. Evet, gerçekten de okul ile ev arasındaki 15-20 dakikalık otobüs yolculuğumda elimde ders notlarım, sürekli ezber yapıyordum, 1 sene boyunca ön koltuğumda oturan insanlardan bile haberim olmadı neredeyse.
Şu an ki "ben" ile kıyaslayınca gerçekten farklı bir manzara. Çünkü ben hiçbir zaman öyle bir insan değildim. Ben etrafımı izlemeyi, insanları gözlemlemeyi, bol bol konuşmayı, düşünmeyi, tartışmayı çok severim. Ama o sene bunların hiçbirini düşünmedim, tamamen hedefime odaklanmıştım ve gerçekten sınavı kazanmanın hayatımı değiştirecek, güzelleştirecek şey olduğuna tüm ruhumla inanıyordum.
Her pazartesi günü akşam saat 7'de okulda deneme sınavımız olurdu ve istisnasız her pazartesi akşamı sınavdan eve gelip netlerimi kontrol eder ve hüngür hüngür ağlardım. Çünkü bana göre hiçbir zaman yeterince iyi değildi, sonuçlarımın hiçbir zaman ailemin, öğretmenlerimin benden beklediği kadar iyi olmadığına inanıyordum.
Her sınavdan sonra hüngür hüngür ağlıyor ama sonra elimi yüzümü yıkayıp kırmızı gözlerimle yeniden masanın başına geçiyordum.
Her sabah uyanır uyanmaz test kitaplarımı açıyor ve daha kahvaltı yapmadan 40-50 tane paragraf sorusunu çözüyordum.
Neredeyse her akşam elimde tarih, coğrafya, edebiyat notlarımla uyuyakalıyor, her gece rüyamda tekrar tekrar üniversite sınavına giriyordum.
Bunları neden anlatıyorum?
Çünkü tüm bu anlattığım şeyler şu ana kadar ki hayatım boyunca kendimle en çok gurur duyduğum şeyler. 18 yaşındayken ben, sonunda başarılı olup olmayacağımı bile bilmediğim bir hayal için hayatımın koskoca bir senesini feda ettim. Neredeyse bir sene boyunca toplasanız 5 tane filmi başından sonuna kadar izlemedim, arkadaşlarımla sinemaya gitmedim, mezuniyet törenimizde giyeceğim kıyafeti bile zaman kaybetmemek için ders çıkışında okula en yakın olan mağazadan gidip aldım.
Diyebilirsiniz ki " ee yaptın da ne oldu? Türkiye 1.si mi oldun, Harvard'a mı gittin, zengin mi oldun?"
Hayır ama tüm bunlardan daha önemlisi oldu. "Potansiyelimin farkına vardım." Bir şeyi başarmayı gerçekten istediğim zaman hayatımın merkezinde olduğunu sandığım onlarca şeyden hiç düşünmeden vazgeçebildiğimi ve bunun benim için bile imkansız olmadığını gördüm.
Bir insanın bir şeyi başarabileceğine "tüm kalbiyle" inanması çok zor. Ama bunu yapabildiği zaman da o şeyi gerçekleştirememesi ya da ondan kazanç elde etmemesi imkansız hale geliyor.
Yukarıda anlattıklarımın hiçbiri bana özel şeyler değil, bunların her birini senelerden beri sınava hazırlanan milyonlarca insan yaşıyor. pek çok insan yıllarca ailesinden ayrı kalıyor, bir sürü sporcu sabahın köründe kalkıp tüm gün antrenman yapıyor...
Her insanın kendini motive etme ve sahip olduğu motivasyonu bulma şekli farklıdır.
Kimisi diğerlerini hiç umursamaz ve "kendisi" yapabileceğine inandıysa onun için olay bitmiştir. Kimisi diğerlerinin ona inanmamasından, başaramayacağını söylemelerinden güç alır. Kimisi annesinden-babasından-kardeşinden güç alır. Kimisi ağlar, kimisi hayal kurar, kimisi müzik dinler, kimisi de düşünür...
Önemli olan senin ne şekilde motive olduğunu, sahip olduğun potansiyeli hangi yolla ortaya çıkarabildiğini bulman.
Her insanın kendine özgü yetenekleri, diğer insanlardan daha başarılı olduğu noktalar, yapmaktan zevk aldığı şeyler ve bu dünyaya bir geliş amacı var. Ben buna inanmayı tercih ediyorum.
Amaç deyince aklınıza sadece "kanseri bitirecek ilacı bulmak, dünyaya adaleti getirmek, milyonlarca kişinin hayatını değiştirmek..." gelmesin. Belki de senin dünyaya geliş amacın yalnızca "dünyaya geliş amacını aramak", belki "çok iyi bir çocuk yetiştirmek", belki "dünyanın en güzel pastalarını yapan kişi olmak", belki de "bulunduğun ortamlarda saçtığın enerji ile insanlara ilham vermek".
Büyüklüğü/küçüklüğü, çok insanın seni tanıması, şan-şöhret sahibi olman/olmaman, birilerine dokunman/dokunmaman bunlar önemli değil. Önemli olan, "hepimizin birbirimizden çok farklı olduğunun ve hepimiz bir başka amaç uğruna burada olduğunun farkında olmak."
Bir şey başarmak istiyorsak/başarıyorsak/başaramıyorsak muhakkak bir sebebi var. Bugün, her zaman gittiğimiz yoldan değil de hep görüp hiç zaman sapmadığımız o yan yoldan gittiysek bir sebebi var. Bir insan bizi çok üzdüyse, güvenimizi kırdıysa mutlaka bir sebebi var eğer hiçbir sebep göremiyorsan demek ki senin o insandan öğreneceğin bir şey var.
Böyle söyleyince sanki 60-70 senelik ömrümüzün her saniyesini anlam arayışında geçirecekmişiz gibi geldi değil mi?
Sanki dişimizi fırçalarken de saçımızı tararken de yolda yürürken de hep her şeyin derin bir anlamı olmak zorundaymış gibi.
Tabi ki de değil, evet hiçbir şey boşuna değil ama hayatımızın her saniyesini uçlarda yaşamamız, daima yüce amaçlar uğruna hayat sürmemiz de mümkün değil, çünkü insanız. Muhakkak hastalandığımız, sinirlendiğimiz, heyecanlandığımız, korktuğumuz... zamanlar oluyor, çok daha fazlası da olacak. Önemli olan, bunları da kabullenip yolumuza öyle devam edebilmemiz ve gerektiğinde diş fırçalarken de, çay içerken de, okey oynarken de olaylara farklı açılardan bakabilmemiz; her ne oluyorsa bunun sebepsiz-gereksiz olmadığını hatırlayabilmemiz.
Şimdi, yazının girişinde anlattığım "sınav senem ve o sene verdiğim mücadeleler (!) " var ya, bunlarla baş etmeme en çok yardımcı olan şeyleri yazacağım size. Tekrar söylüyorum, her insan "biriciktir" hepimiz insan olsak ve fizyolojik ihtiyaçlarımız birbirine benzer olsa da düşünce yapıları, zihinler, ruhlar olarak yan yana büyüdüğünüz kardeşinizle bile çok farklı olabilirsiniz. Bu nedenle anlattıklarıma, anlatacaklarıma ailem dahil hiç kimsenin tamamen katılmasını beklemiyorum. Ben sadece her zaman yaptığım gibi paylaşıyorum. Şimdi de öyle yapacağım;
- Sürekli istedim, bol bol dua ettim. Neye inanırsanız inanın arkadaşlar, ne olduğu önemli değil, yeter ki hep inanç sahibi olmaya çalışın. Bunun size çok güç verdiğini göreceksiniz. Çünkü bizler, bazen sadece "insan" olduğumuzu unutuyoruz, çevremizde olan biten her şeyin kontrolü elimizdeymiş gibi düşünüp kendimizi hırpalıyoruz.
Her şeyi kontrol edemeyeceğinizi, bazı olayların sizin dışınızda gerçekleştiğini fark ettiğiniz zaman, kendinize gereksiz yere yüklenmeyi bırakıyor ve üzerinize düşeni yaptıktan sonra sizden daha fazla güç sahibi olan bir varlığa-enerjiye-güce güveniyorsunuz. Bunun insana sağladığı huzur hiçbir şeyde yok.
- Sizi destekleyen, size ve yapabileceklerinize güvenen insanlarla zaman geçirmeye çalışın. Eminim ki çevrenizde, çeşitli sebeplerle sizi geriye çekmeye, yolunuza taş koymaya çalışan, başarılarınızdan rahatsızlık duyan insanlar vardır. Bu insanlar her zaman vardı ve var olmaya da devam edecekler, hatta belki de bizler farkında olmadan başkaları için "bu kişiler" oluyoruz.
Böyle olduğunda "tamam! bu kişi benim yanımda değil hemen pes etmeli ve onun istediği insan olmalıyım." diye düşünecek değiliz değil mi? Aksine daha da çok sarılmalıyız hayalimize&hedefimize.
Ben zor durumda kaldığımda, ne karar vereceğimi bilemediğimde, pes etmek istediğimde hep ablama yazar, onunla konuşurdum. Hatta sınava hazırlık dönemimde bana attığı upuzun, motivasyon dolu mesajları ekran fotoğrafım yapar, telefonu her elime aldığımda hedefimi hatırlamaya çalışırdım ve bu, her seferinde yeniden başlamam için bana güç verirdi.
- Karamsar insanlarla oturup olumsuzluklara odaklanarak umutsuzluğunuza umutsuzluk katmayın. Bu hatayı özellikle de biz öğrenciler o kadar çok yapıyoruz ki. Kötü geçen bir sınavın ardına hemen toplanıp, "sınav sistemimiz şöyle kötü, okullarımız böyle berbat, ülkemiz şöyle geri kalmış, ekonomimiz böyle batmış..." diye, sadece o an kendimizi haklı çıkarmak için onlarca bahane sıralıyoruz.
Evet; gündemin, etrafta neler olup bittiğinin farkında olmak çok önemli, ama eğer bunu değiştirmek için adım atacak, bir şeyler yapacaksak önemli. Eğer sınav sistemimiz kötü diye geçip kenara oturur ve bunu değiştirecek, fark yaratacak kişi olmak için elimizden geleni yapmazsak sistem değişmeyeceği gibi her şey çok daha kötüye gidecek, bu bize zaman kaybettirmekten başka bir işe yaramayacak.
Bu yüzden mümkün olduğunca hakkında konuştuğunda heyecanlanacak hatta karşısındaki insan olarak sizi de heyecanlandıracak hayalleri olan, geleceğe dair umutlu ve kararlı insanlarla bir arada olmaya, eğer çevrenizde hiç yoksa böyle bir insan "siz" o insan olmaya çalışın. Çünkü toplum olarak en çok ihtiyacımız olan şey hayal kuran ve hayalini gerçekleştirmek için adımlar atma cesareti gösteren insanlar.
- Motivasyonunuzu arttıracak videolar, filmler, belgeseller izleyin; müzikler dinleyin; kitaplar okuyun.
Ben de inanılmaz işe yarayan bir yöntemdir. Daha önce burada da "Motivasyon Veren Film Önerileri" ve "Bana İlham Veren YouTube Kanalları" diye iki farklı yazı paylaşmıştım. Dönem içerisinde de elimden geldiği kadar bu paylaşımları sıklaştırmaya çalışacağım. Şimdi de aşağıya beni en çok motive eden konuşma/video/müzik/belgesellerden örnekler bırakıyorum. Umarım sizlerde de işe yarar ve hayalleriniz için adım atmanıza yardımcı olur;
Şarkılar:
Lukas Graham - 7 Years
Imagine Dragons - Whatever It Takes
Sia - Unstoppable
Gym Class Heroes: The Fighter ft. Ryan Tedder
Lupe Fiasco & Guy Sebastian - Battle Scars
Müzikler;
Belgesel;
Videolar;
Burada olduğunuz ve hayatınızda bir şeyleri farklı yapmak istediğiniz için hepinize tek tek çok teşekkür ederim.
Sizi çok seviyorum :) Kendinize İyi Bakın :)))
Nisanur El
- ÖĞRENCİYKEN PARA BİRİKTİRME YOLLARI / NEDEN ARTIK DAHA AZ SATIN ALIYORUM?
- TEK HEDEFİNİZ ÜNİVERSİTE OLMASIN! | SOHBET
- MOTİVASYON FİLMİ ÖNERİLERİ #1
- 2017 | ÜNİVERSİTELİLERE BURS VEREN KURUMLAR #1
- 2017 | ÜNİVERSİTELİLERE BURS VEREN KURUMLAR #2
- 2018 | ÜNİVERSİTELİLERE BURS VEREN KURUMLAR #3
- BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ / PSİKOLOJİ BÖLÜMÜ OLUMLU&OLUMSUZ YÖNLERİ
- ÜNİVERSİTEDEKİ 2 SENEM BANA NELER ÖĞRETTİ?
- YURTTA KALACAKLAR İÇİN GEREKLİ EŞYALAR !
- KYK'DA KALACAK OLANLARIN BİLMESİ GEREKEN ŞEYLER !
- EVDE İNGİLİZCE GELİŞTİRME YÖNTEMLERİ | DIL ÖĞRENME YOLCULUĞU!
- ÇALIŞIRKEN DİNLENEBİLECEK MÜZİKLER #1
- MY EVS EXPERIENCE IN CHISINAU, MOLDOVA / MILLENIUM
Yorumlar
Yorum Gönder