Ana içeriğe atla

NEDEN 3 SENEDİR BLOG YAZIYORUM? NASIL MOTİVE OLUYORUM?


Bir kapı kapanır başka bir kapı açılır, bir şey oluyorsa bir hayır olmuyorsa bin hayır aramak gerek, her işte vardır bir hayır, her şeyin bir gerçekleşme zamanı vardır...

Günlük hayatta en çok kullandığımız ve duyduğumuz cümlelerden değil mi bunlar?

Ben çok sık kullanıyorum. Başlangıçta aileden gelen bir alışkanlık olarak kullanırdım, anlamını bilmez, düşünmezdim hiçbirinin -zaten hep diyorum 17-18 yaşıma kadar dümdüz yaşadım ben de milyonlarca insan gibi, pek düşünüp sorgulamadan. O zamanlar sadece birkaç yıl içinde edindiğim deneyimlerle düşünce tarzımın, önceliklerimin, hayata bakış açımın bu derece değişeceğini söyleseler asla inanmaz, inanamazdım.-

Bazen kendi kendime soruyorum (tamam kabul, sık sık soruyorum :);

" Nisa, sınav senesi yüz binlerce insan gibi senin de hayatının en berbat, stresli, yalnız, mutsuz... senesiydi. Kendini pek çok açıdan zorladın, özellikle de psikolojik olarak kendine ve çevrene karşı ciddi mücadeleler verdin ve bitti gitti işte. 2,5-3 sene olmasına rağmen neden artık geride bırakıp, devam etmek yerine blogta, instagramda, mailde, orada burada.. her gün onlarca insanın sorusunu cevaplıyor, buna ciddi bir zaman ayırıyorsun? "

Direkt bir cevap veremiyorum aslında ama galiba, o sene yalnız kalmanın ne demek olduğunu, sen zaten yalnız hissederken ve sürekli etrafındaki herkesten sınavın hayatındaki en önemli şey olduğunu duyarken, en çok desteğine ihtiyaç duyduğun insanların hiç beklemediğin anda beklemediğin tek bir cümlesini duymanın bile tahmin edemeyeceğin kadar zoruna gidebileceğini, geleceğin için en önemli kararlardan biri olan bölüm seçme aşamasında mesaj attığın üniversitelilerden cevap alamamayı, kendine bile hayrı olmayan kendisine "rehber öğretmen" diyen -çok çok afedersiniz, kimseye saygısızlık etmek istemem ama- salak bir sözde rehberlikçinin kafandaki sorulara tek bir cevap bile veremeyişini hatta "hocam bizim motivasyona ihtiyacımız var" deyince "üniversitede sevgililerinizle çimlere uzandığınızı hayal edin yeter işte puhahaha" diye yanıt verişini, herkesi sayısalcı yapıp okulun adının duyulmasını öğrencilerin geleceğinden daha fazla önemsemesini, çok çalışmana rağmen hep senden daha iyi olan birileriyle kıyaslandığın için asla kendini yeterli hissetmemenin nasıl bir duygu olduğunu, bazen de tam aksine, sırf birilerinden daha çalışkan olduğun için senden nefret etmelerinin ve sana kötü davranmalarının... nasıl hissettirdiğini unutmadığım için geride bırakıp da sanki üniversite sınavına hazırlandığım sene hiçbir problem yaşamamışım gibi davranamıyorum.

Davranmak da istemiyorum açıkçası.

Çünkü hep düşünüyorum kendi kendime, "Türkiye'deki her üniversitenin her bölümünden en az bir kişi çıkıp da kendi okuduğu bölümü, üniversiteyi diğer insanlara anlatsa, orada olduğu süre boyunca kendini nasıl geliştirdiğini, mezun olduğunda cepleri bomboş kalmasın diye ceplerini nelerle doldurduğunu -ya da en azından doldurmaya çalıştığını- insanlara gösterse neler farklı olurdu?" diye.

Bence çok şey farklı olurdu.

Çünkü kendimi düşünüyorum. Üniversiteye kadar son derece sıradan bir hayat yaşamış, İstanbul'a daha önce gezmek için bile gelmemiş, kendini zerre kadar tanımayan, başkalarının hayallerini kendi hayalleri sanan bir öğrenci olan bana bile, hayatımın ve deneyimlerimin çok çok az bir kısmını sizlerle paylaştığım için onlarca mesaj geliyorsa, sadece kendi hayatımın minik bir kısmını bile size yansıtarak, düşüncelerimi paylaşarak bir kişiden bile "beni motive ediyorsun" cümlesini duyabiliyorsam, bence bunu daha fazla insan yapsa-yapmayı denese kesinlikle değişen bir şeyler olurdu.

Ben, kendi kendine çok soru soran bir insanım. Bazen dersteyken hocanın laf arasında söylediği tek bir cümle bile beni dakikalarca düşünüp sınıf ortamından bambaşka yerlere götürmeye yetiyor (hele bir de psikoloji okurken derste konsantrasyonu kaybetmemek çok zor gerçekten), bazen sözlerini bile anlamadığım bir müziği dinlerken kendimi hayatın anlamını sorgularken falan bulabiliyorum :)) bence çoğunuz da benim gibisinizdir :)

Hiç unutmuyorum, lise son sınıfta Matematik dersinde İntegral dinlerken devamlı formüllerin nereden geldiğini sorduğum için hoca tüm sınıfın içinde hafifçe azarlamıştı beni "niye böyle gereksiz sorular soruyorsun" diye. Düşünün, bir de lise son sınıftayım, tam alınganlığımın doruklarındayım yani, ilkokul anım falan da değil. (gerçi ilkokul olsa da sırf soru sorduğu için bir öğrenciyi azarlamanın mantıklı herhangi bir tarafı yok orası ayrı da.)

LYS'de de 1 tane bile İntegral çözmemiş hatta sene sonuna kadar o hocaya 1 tane bile soru sormamıştım zaten.
( Şimdiki aklım olsa yine böyle mi yapardım? Asla, umurumda bile olmazdı, yine sorardım sorularımı, o cevaplamasa gidip başka hocaya sorardım herhalde ama o zaman çok zoruma gitmişti, dedim ya işte, son sınıf psikolojisi falan.)

Nereden geldim bu konuya? Hah tamam, soru sorma huyumdan bahsediyordum. Yani bu sorgulama ve ani fikir değişikliklerim yüzünden 2 sene içerisinde sosyal medya hesaplarımı tamamen kapattığım bazı dönemler de oldu (son seferinde 1.5 ay kadar falan sürmüştü galiba) aksine deliler gibi aktif kullandığım zamanlar da oldu.

Aslında instagram hesabımı ilk kez kapattığım zamanı hatırlıyorum, sebebi sınav sonucumu paylaştığım bir postun ardına hesabımın birdenbire ve kontrolüm dışında "ders çalışma bloğu"na dönüşmüş olması ve aslında yapmak istediğim şeyin bu olmamasıydı.

Ben sınavdan çıkalı 1 sene olmuştu ve insanlar bana hala "Matematik'ten hangi denemeyi almalıyım sence? Edebiyat konu anlatımlı kitap önerir misin?" diye soruyorlardı. Hatta hatırlıyorum, sırf soranlara önerebilmek için üniversite 1.sınıftayken kitapçıların soru bankası reyonlarına bakıp fikir edinmeye çalışıyordum ama asıl yapmak istediğim, o blogta bulunma amacım bu değildi ve bunu da çok iyi biliyordum.

Sonra bir ara, takipçi sayısına inanılmaz taktım.(böyle şeylerle uğraşan her insanın bir dönem bunu muhakkak yaşadığına eminim.) Özellikle de ilk 1000-1500 takipçimin olduğu aralıkta.

Her saniye sayfa güncellemesi yapıyordum hatta indirdiğim bir uygulama ile takipten kimler çıkmış diye devamlı bakıyor, neden takibi bırakmış olabileceklerini düşünüyordum. Evet, gerçekten de yapıyordum bu psikopatlığı.
Bu, benim gibi çok düzenli ve sık şekilde instagram kullanan birisi için o kadar tehlikeli ki... tüm paylaşımları yoğunluğun arttığı belli saatlerde yapmaya çalışıyorsunuz, sürekli önceliğiniz "ne paylaşsam daha çok okunur? beğenilir?" diye düşünmek oluyor fayda sağlamaktansa. (hayır para falan da kazandığım yok, tamamen gereksiz stres yani..:)

Şu anda beni kaç kişi takip etmiş, kaç kişi takibi bırakmış, hangi post kaç beğeni almış gerçekten umurumda bile değil ve bloğumu açtığımdan beri ilk kez bu kadar samimi, kendim gibi ve rahat hissediyorum paylaşım yaparken.

Belki bir gün yine sosyal medyadan uzak kalmaya karar vereceğim, hesaplarımı kapatacağım ya da hayatımda alacağım kararlar böyle olmasını gerektirecek.
Bunlar da olabilir tabi ki. Zaten milyonlara hitap eden, sosyal medyadan kazandığı paralarla geçinen ya da asıl amacı sosyal medya ile belli bir şeyin tanıtımını yapmak olan bir insan değilim, bu durumdan da şu an için son derece memnunum.

O yüzden, olmazsa olmaz değil benim için; hiçbirimiz için değil de aslında, bakmayın.

Ama doğruyu söylemek gerekirse, gerçekten çok seviyorum bu şekilde sosyal medya hesabı kullanıyor olmayı, normal şartlarda asla tanışamayacağım onlarca insanla herhangi bir şekilde etkileşim kurmayı... ve böyle bir imkan elde ettiğim için de kendimi çok şanslı görüyorum.

Belki milyonlarca insan şu an benim buraya yazdığıma benzer düşüncelere sahip ama ben blog aracılığı ile bunu bambaşka şehirlerdeki -birkaç kişi dahi olsa- kişilere aktarma ve onlardan gelecek geri dönüşler sayesinde kendimi geliştirme, hayatımı dönüştürme şansına sahibim. Belki bir kişi, bu yazıdan sonra hayatı ile ilgili minik de olsa bir adım atmaya karar verecek, belki şu an bunu okuyan sen, 3 saattir ders çalışıyorsun ve verdiğin yarım saatlik aranın bir kısmını benim düşüncelerimi okumak için harcıyorsun, yani benimle hayatta sahip olduğun en değerli şeyini "zamanını" paylaşıyorsun.

Tüm bunların benim için ne kadar değerli şeyler olduğunu size anlatamam..

Çünkü burada "düşüncelerimiz"le bir aradayız, belki pek çoğunuzla birbirimizi hayatımız boyunca yüz yüze görmeyeceğiz ama birbirimizle düşüncelerimizi paylaşma, birbirimizin tecrübeleri ile hayatlarımızı zenginleştirme imkanımız var.



Tüm bunlar dışında, asla inkar edemeyeceğim bir şey daha var ki blog beni pek çok konuda daha cesaretli bir insan haline getirdi.

Hayatımda ilk kez yurt dışına çıkma şansı elde ettiğim Estonya'daki Erasmus + projesine başvuru yaparken en büyük motivasyonum "kabul aldığımı sizlere blog aracılığı ile duyurduğum anı düşünmek"ti, cümlelerimi bile toparlamıştım kafamda ve inanıyorum ki bu düşünceyle başvuru yapınca her şey benim için çok güzel geçti, tıpkı hayal ettiğim şekilde de sizinle paylaştım olumlu sonucu :)
 




İlk kez yalnız başıma yurt dışına çıktığım İtalya projesinde, 1 gece Ukrayna'da havalimanında uyumam gerekiyordu -belki hatırlayanlarınız vardır.- Havalimanına ulaştığım anda aileme haber verdikten sonra ilk yaptığım şey neydi biliyor musunuz? Sizin mesajlarınızı kontrol etmek :) ve o gün sizden aldığım güzel, cesaret veren mesajlar sayesinde çok daha özgüvenli şekilde devam ettim yolculuğuma.























Atlayamayacağım bir şey daha var ki o da bloğu açtıktan sonraki ilk doğum günümde sizlerden aldığım onlarca mesaj:))

Biz ailecek pek doğum günü kutlayan, doğum günlerini abartan kişiler değilizdir, benimki bir de yaz tatilinde olduğu için genelde sessiz sedasız geçer yani. Ama 2 seneden beri her doğum günümde Türkiye'nin bir sürü yerinden en içten dilekleriyle bana mesaj atan kişiler var.
Hiç inkar etmeyeceğim, çok çok mutlu oluyorum 🎈


Yani arkadaşlar, gerçekten seviyorum burada olmayı, yazıp çizip, fotoğraf çekip sizlerle paylaşmayı.

Belki önüme fırsatlar çıkacak, daha güzel şekilde devam ettireceğim sizinle olan iletişimimi.
Belki de hiç beklemediğim bir şey olacak ya da karar değiştireceğim ve yalnızca güzel "anılar" olarak kalacak benim için burası.

Zaman ne gösterecek bilemiyorum, hiçbirimiz bilmiyoruz.

Ama dediğim gibi, herhangi bir değişiklik olmadığı sürece en önemlisi de siz burada olduğunuz sürece ben de varım. Yeter ki samimiyetimizi yitirmeden, iletişimimizi kaybetmeden devam edebilelim yolumuza.

Hepinizi gerçekten çok seviyor ve burada olduğunuz, fikirlerimi önemsediğiniz, zaman ayırdığınız için her birinize ayrı ayrı çok teşekkür ediyorum 💜

İyi ki varsınız🌼💙

Diğer yazılarda görüşmek üzere, kendinize iyi bakın❤

Nisanur EL

Yazımı beğendiyseniz ve faydalı olduğunu düşünüyorsanız,  daha fazla insana ulaşabilmem için sol altta bulunan “paylaş” butonu ile sosyal medya hesaplarınızda paylaşabilir, “e postayla gönderme” butonu ile de yakınlarınıza yollayabilirsiniz. 😊


Siz de Rehberlik Görüşmeleri için randevu oluşturmak/bilgi almak için aşağıdaki formu doldurabilirsiniz:

RANDEVU OLUŞTUR


 - Bana Ulaşmak İçin-


-DİĞER YAZILARIM-















Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YURTTA KALACAKLAR İÇİN GEREKLİ EŞYALAR

Merhaba :) Sonunda şehir dışında okuyacak bir öğrencinin bilmesi gereken en önemli şeylerden olan "Yurt Valizinde Olması Gerekenler" yazısını yazabiliyorum.🙄 İnstagramdan  beni takip ediyorsanız belki biliyorsunuzdur, geçen hafta evde değildim, bu süreçte baya da uzun bir araba yolculuğu yaptım. Eve geldikten 2 gün sonra da İstanbul'a dönmem gerektiği için çok hızlı şekilde hazırlanmam gerekiyordu ve bu esnada mümkün olduğunca yanıma neler almam gerektiğini not etmeye çalıştım ki sizinle de buradan paylaşabileyim :) Eğer hâla üniversite valizinizi hazırlamadıysanız bu yazının yardımcı olabileceğini düşünüyorum. Hadi başlayalım o zamann💃 ⏩   Şahsi önerilerimi atlayıp doğrudan alınması gerekenler listesini okumak için yazının en sonuna gidebilirsiniz !  (Ama bence tamamını okuyun, çok güzel öneriler verdim çünkü 😂)⏪   1) KIYAFETLER ! "Tabi ki de yanımıza kıyafetlerimizi almamız lazım, bunu söylemene gerek mi var Nisa?" diyorsunuzdur eminim şu an

PSİKOLOJİ BÖLÜMÜNÜ NASIL KAZANDIM ?

Merhabaa 🙌 Beni instagramdan düzenli takip ediyor ve blogtaki yazılarımı okuyorsanız, geçen seneden beri üniversite sınavı&sınava hazırlık sürecim le ilgili bol bol paylaşım yaptığımı biliyorsunuzdur. Halihazırdaki paylaşımlarıma rağmen İnstagram'dan hala en çok gelen sorular  "Sınava Nasıl Çalıştın ? / Psikolojiyi Nasıl Kazandın ? " soruları. Bu nedenle, şu an da sınava hazırlananlar için bir kez daha sınava hazırlık sürecimle ilgili soruları yanıtlamak ve önemli gördüğüm noktaları ile " İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü "nü nasıl kazandığımı anlatmak istedim. Biliyorsunuz ki bu sene sınav sisteminde değişikliğe gidildi ve sizler ygs&lys formatından daha farklı bir sınav ile üniversiteye yerleşeceksiniz. Ben İstanbul Üniversitesi Psikoloji bölümüne ygs&lys sınavları ile yerleştiğim için bu yazıyı sınav sistemine pek girmeden, daha çok dersler üzerinde durarak yazmaya çalışacağım :) 🔼Bu yazımda diğerlerinden farklı olarak madde mad

PSİKOLOJİ BÖLÜMÜ MEZUNU NERELERDE ÇALIŞABİLİR ? / NE KADAR PARA KAZANABİLİR ?

Merhaba Herkesee 🙌🙌🙌 Aylardır yazmak istediğim ve sizin de en çok istediğiniz yazılardan birisi olan "Psikoloji mezunları nerelerde çalışabilir ? Ne kadar maaş alır ? " yazısını sonunda yazıyorum.💃 Bu konu çok merak edilen bir konu olmasının yanında maalesef net bilgiye kolay kolay ulaşılabilecek bir konu değil.Bunun sebebi de psikolojinin gerçekten çok geniş ve hemen hemen her alanla bağlantılı bir bilim dalı olması. Bence Psikoloji mezunu birinin nerelerde çalışabileceğinden önce "psikolojinin alt dallarını" şöyle bir hatırlayalım çünkü çalışma alanları doğrudan bununla ilgili. Psikolojinin Alt Dallarından Bazıları ; ➤Klinik Psikoloji ➤Gelişim Psikolojisi ➤Endüstri ve Örgüt Psikolojisi ➤Fizyolojik Psikoloji ➤Deneysel Psikoloji ➤Sosyal Psikoloji ➤Adli Psikoloji ➤Sağlık Psikolojisi ➤Trafik Psikolojisi ➤Spor Psikolojisi ... (Psikolojinin alt dallarıyla ilgili ayrıntılı bilgi için "PSİKOLOJİ BÖLÜMÜ HAKKINDA" isimli yazıma bakabilir